Tefsir Disiplini Açısından Risale-i Nur Külliyatının İzah ve İspatı İçin Bazı Teklifler

Eklenme Tarihi: 11 Eylül 2017

     Risale-i Nur Külliyatı, müellifinin de ifade ettiği gibi ilham-ı ilahî ve sünuhât-ı kalbiye ile telif edilmiş bir Kur’an tefsiridir. Binaenaleyh onun bu vasfı diğer tefsirlerde bulunmayan pek çok evsafa sahip olmasını iktiza etmektedir. Mevcut tefsir müellefatı içerisinde onu “Konulu Tefsir” ya da “İçtimaî-Edebî Tefsir” kategorisinde mütalaa etsek bile yukarıda beyan ettiğimiz vasfından dolayı onu diğer tefsirlerden ayıran birçok mümtaz özelliği mevcuttur. Bunlardan en önemli olanlarını şöyle sıralayabiliriz:

    Diğer tefsirlerin zamanımızdaki ilim ve felsefeden gelen dinsizlik cereyanına karşı herhangi bir reçeteleri mevcut değildir.
    Risale-i Nur’un birinci hedefi imandan mahrum olan kitleleri imana davet etmek, her an ufak bir şüpheyle sönmeye mahkûm olan müminlerin taklidî imanlarını tahkiki iman mertebesine çıkarmaktır. Tabiat Risalesi ve Onuncu Söz gibi iman esaslarını kesin delillerle ispat eden başka bir tefsire rastlamak mümkün değildir.
    Risale-i Nur’un ikinci hedefi, fertlerin ıslah edilmesi ve dehşetli ahir zaman fitnelerinden korunmasıdır. Bediüzzaman bu hedef için tarikat gibi uzun ve meşakkatli bir seyr-i sülûk yerine, doğrudan Kur’an’dan aldığı ve Sahabe’nin de tâbi olduğu, daha kısa ve emniyetli bir metotla müminleri kemal mertebesine ulaştıran bir yol açmıştır. Diğer tefsirler için böyle bir misyondan söz etmek mümkün değildir.
    Bediüzzaman’ın Sünûhat adlı eserinde beyan ettiği gibi[1] Risale-i Nur, perde değil, ayna olmuştur.
    Kur’an-ı Kerim’in i’cazını beyan ve ispat sadedinde Risale-i Nur fevkaladedir.
    Kur’an-ı Kerim’in önemli bir özelliği olan sehl-i mümteni Risale-i Nur’da da mevcuttur. En derin meseleleri basit ve anlaşılır bir dille âvâma ders veren başka bir tefsir yoktur.

   Bu örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak biz burada ilk akla gelenlerden önemli gördüklerimizi zikretmekle yetiniyoruz.

    Bir tefsir olarak Risale-i Nur’un mahiyetini kısaca özetledikten sonra şimdi de onun daha iyi anlaşılması için izah, neşir ve ispatına yardımcı olacak bazı tekliflerimi arz etmek istiyorum:

1. Risale-i Nur’un Kur’an-ı Kerim’in asrımıza bakan emsalsiz bir tefsiri olduğunu ispat sadedinde onu diğer tefsirlerle mukayese eden akademik çalışmalar yapılabilir. Bu mukayeseler neticesinde Risale-i Nur’un orijinalitesi kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Örneğin besmeleyi Birinci Söz’deki gibi tefsir eden; Hz. Yunus ve Hz. Eyyûb’un kıssalarından nefis terbiyesi ve irşada müteveccih izahlar çıkaran; Kur’an’ın nazmındaki i’cazı, İşârâtü’l-İ’câz gibi ortaya koyan; bazılarının tenkit ve şüphelerine hedef olan ayetlerdeki i’caz nüktelerini Yirmi Beşinci Söz gibi gösteren başka bir tefsirin varlığından söz edilemez.

2. Muhâkemât’ı, özellikle ilk iki makalesini referans alan Tefsir Usûlü’ne dair yeni bir eser telif edilebilir.

3. İşârâtü’l-İ’câz’da ve Yirmi Beşinci Söz’de geçen teşbih, mecaz, istiare, kinaye, îcaz, itnab gibi belagat terimlerini açıklayan küçük bir eser hazırlanabilir.

4. Avamın anlamakta zorlandığı bazı tefsirler tespit edilip izahları yapılabilir. Örneğin Müslüman olmayan bir bedeviyi belagatine secde ettiren “فَاصْدَعْ بِمَا تُؤْمَرُ  ”[2] ayetindeki nükte nedir?

5. Risale-i Nur’da doğrudan tefsir edilen ayetlerin yanı sıra dolaylı olarak telmih yapılan birçok ayet mevcuttur. Başka bir ifadeyle Risale-i Nur’un metninde ayet ya da hadis meali olan birçok ifadeye rastlamak mümkündür. Yeterli sayıda üyesi olan bir komisyon, Risaleler’i paylaşmak suretiyle söz konusu telmihleri tespit edip neşredebilir. Böylece Risale-i Nur’un orijinal metnindeki halavetin, taravetin, kulağa hoş gelen ve ruhu cezbeden hitabetin tesirindeki bir yönü ortaya konmuş olur.

    Burada vaktin darlığından dolayı acele ile tespit edebildiğim birkaç örneği arz etmekle yetineceğim:

    Bismillah her hayrın başıdır.[3]

كل أمر ذي بال لم يبدأ باسم الله فهو أبتر

 Allah’ın adıyla başlamayan her önemli iş güdüktür.[4]

    Demek her bir ağaç bismillah der, hazine-i rahmet meyvelerinden ellerini dolduruyor, bizlere tablacılık ediyor.[5]

اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ وَأَنْزَلَ مِنَ السَّمَاءِ مَاءً فَأَخْرَجَ بِهِ مِنَ الثَّمَرَاتِ رِزْقًا لَكُمْ ۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْفُلْكَ لِتَجْرِيَ فِي الْبَْرِ بِأَمْرِهِ ۖ وَسَخَّرَ لَكُمُ الْأَنْهَارَ

Gökleri ve yeri yaratan Allah'tır. Gökten yağmur indirip size rızık olsun diye, onunla türlü türlü meyveler ve ürünler çıkaran da O'dur. İzni ile denizde dolaşmak üzere gemileri size râm eden, akan suları ve ırmakları da sizin hizmetinize veren O'dur.[6]

    Her bir inek, deve, koyun, keçi gibi mübarek hayvanlar “Bismillah” der, rahmet feyzinden birer süt çeşmesi olur.[7]

وَإِنَّ لَكُمْ فِي الْأَنْعَامِ لَعِبْرَةً ۖ نُسْقِيكُمْ مِمَّا فِي بُطُونِهِ مِنْ بَيْنِ فَرْثٍ وَدَمٍ لَبَنًا خَالِصًا سَائِغًا لِلشَّارِبِينَ

Doğrusu davarlarda da size deliller vardır: Zira size onların karınlarındaki işkembe ile kan arasından, halis bir süt içiriyoruz ki içenlerin boğazından âfiyetle geçer.[8]

    Hem güzelce bir ticaret eline geçer.[9]

يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا هَلْ أَدُلُّكُمْ عَلَىٰ تِجَارَةٍ تُنْجِيكُمْ مِنْ عَذَابٍ أَلِيمٍ

تُؤْمِنُونَ بِاللَّهِ وَرَسُولِهِ وَتُجَاهِدُونَ فِي سَبِيلِ اللَّهِ بِأَمْوَالِكُمْ وَأَنْفُسِكُمْ ۚ ذَٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ إِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ

Ey iman edenler! Sizi gayet acı bir azaptan kurtaracak, üstelik size çok kârlı bir ticaret sağlayacak bir iş bildireyim mi? Allah'a ve Elçisine inanır, Allah yolunda mallarınızla ve canlarınızla mücahede edersiniz. Eğer bilirseniz bunu yapmak sizin için çok hayırlıdır.[10]

    Bütün zihayat birer muvazzaf mesrur asker, birer müstakim memnun memurlardır.[11]

وَلِلَّهِ جُنُودُ السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ ۚ وَكَانَ اللَّهُ عَزِيزًا َكِيمًا

Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah hep azîz ve hakîmdir (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibidir).[12]

    Demek selamet ve emniyet yalnız imanda ve İslamiyettedir.[13]

الَّذِينَ آمَنُوا وَلَمْ يَلْبِسُوا إِيمَانَهُمْ بِظُلْمٍ أُولَٰئِكَ لَهُمُ الْأَمْنُ وَهُمْ مُهْتَدُون

İman edip imanlarına zulüm bulaştırmayanlar var ya, işte korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.[14]

 

Dipnotlar:

[1] Bediüzzaman Said Nursî, Sünûhat, s. 45.

[2] Hicr, 94.

[3] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, Söz Basım Yayın, İstanbul 2005, s. 27.

[4] Hatîb el-Bağdâdî, el-Câmi’ li ahlâki’r-râvî ve âdâbi’s-sâmi’, II, s. 69-70.

[5] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 28.

[6] İbrahim 32. Benzer ayetler için bkz. Bakara 22; A’raf 57; Ra’d 3.

[7] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 28.

[8] Nahl, 66.

[9] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 42.

[10] Saf, 10-11. Benzer ayetler için bkz. Bakara, 16; Fâtır, 29.

[11] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 43.

[12] Fetih, 7. Benzer ayetler için bkz. Fetih, 4; Müddessir, 31.

[13] Bediüzzaman Said Nursî, Sözler, s. 43.

[14] En’âm, 82. Benzer ayetler için bkz. Bakara, 38, 62, 112, 262, 274, 277; Âl-i İmrân, 170; Mâide, 69; En’âm, 48, 81; A’râf, 35, 49; Yûnus, 62; Zuhruf, 68; Ahkâf, 13.

- Reklam -