Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
بِاسْمِهٖ سُبَْانَهُ
Muhammed Efe Ç.adlı kardeş bir gazetede şu soruyu sordu:
“Dokuzuncu sınıf öğrencisiyim. Karşılaştığımız bazı sorular var; Deizm, agnostisizm ağırlıklı suallerle karşılaşıyoruz. İnancımızı nasıl koruyalım?”
***
اَللّٰهُ الصَّمَدُۚ ﴿٢﴾
﴾2﴿ Allah sameddir. (İhlas Suresi)
Kuran Yolu/ Diyanet Meal ve Tefsiri:
"Samed kelimesi “sonu gelmeyecek biçimde devamlı ve bâki olan, “her şey kendisine muhtaç fakat kendisi kimseye muhtaç olmayan” gibi anlamları vardır.
Sûredeki bağlamına göre Samed “varoluş bakımından kimseye muhtaç olmayıp, her şeyin varlık ve devamını kendisine borçlu olduğu vâcibü’l-vucûd” demektir.
Buna göre Samed ismi, doğrudan doğruya Ehad, (tüm kainat ve öteleri yaratan tek bir yaratıcı) ismini açıklar; daha sonra gelen “doğurmamış ve doğmamıştır” meâlindeki âyet de Samed isminin açıklamasıdır.
Samed: “kendisinden başka ibadet edilmeye lâyık hiçbir varlık bulunmayan tek mâbudtur."
Hadis-i Kudsî'de:
مَا وَسِعَنِى سَمَاۤئِى وَلاَاَرْضِى وَلٰكِنَّ وَسِعَنِى قَلْبُ عَبْدِىَ الْمُؤْمِنِ
“Ben (Samed olan) göklere ve yere sığmam, fakat mü’min kulumun kalbine sığarım" buyrulur.
(El-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ 2:165; İmam-ı Gazâlî, İhyâ-u Ulûmiddîn, 3:14.)
Bu gerçek mümin arifler benliğinde; "Allah hiçbir yerde değil, her yerdedir. Nerde anarsan ordadır" biçiminde formülleştirilmiştir.
"Allah buyurur ki: Ben, kulumun benim hakkımda yaptığı zannına göreyim. O beni zikretti mi (andı mı), onunla beraberim. Eğer o beni nefsinde zikrederse ben de onu daha hayırlı bir cemaat içerisinde zikrederim. O bana bir karış/25 cm yaklaşırsa, ben ona bir zir'a/1 metre yaklaşırım, o bana bir metre yaklaşırsa ben ona bir kulaç/2 metre yaklaşırım. O bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak giderim." (Buhari, Tevhid 50; Müslim, Zikr 2, (2675); Tirmizi, Da'avat 142, (3598)
"Batın-ı kalp ayine-i Samed’dir.” (Sözler)
Yani Allah kainata sığmaz, mümin kulunun kalbine sığar kalbin içi, Samed olan Allah'ın aynasıdır.
***
1-Agnostisizm (Türkçe: Bilinemezcilik) ilah veya doğaüstü varlıkların bilinmediğini, bilimsel olarak ispatlanamadığı ve gözlemlenemediğini, bu yüzden bilinemez olduğunu savunan felsefi fikir akımıdır. Bu fikir akımının destekçilerine agnostik (bilinemezci) denir. Bu kavramı1869'da ilk kullanan T.Henri Huxley adlı İngiliz biyologdur. (Vikipedi/ Agnostizim)
Agnostizim; Kelam ilmi içinde İslam tarihinde genişçe tartışılmıştır. Sofestai/sofistlerin bir kolu olarak değerlendirilmiş, adına "laedriye" denmiş.
Genel manada her şeyden hatta kendilerinden bile şüphe etmeleriyle tanınırlar. İmkan-ı zati ile imkan-ı vehmiyi/tasavvuru birbirine karıştırırlar.
Üstad Nursi, Muhakemat 8.Mesele'de bu konuya değinir:
"...O halde yakiniye olan ulum-u adiyede tereddüt ettiklerinden "Laedri"lere (agnostiklere) yaklaşıyorlar.
Hatta utanmıyorlarlar ki, mesleklerind(c)e lazım gelir: Van Denizi, Sübhan Dağı gibi bedihi şeylerde tereddüt edilsin.
Zira onların mesleğince mümkündür(ki); Van Denizi düşap/pekmez ve Sübhan Dağı da şeker ile örtülmüş bala inkılap etsin (edebilir!)
Allah'ı bize tanıtan külli 4 delil vardır:
1-Kainat kitabı, 2-Kur'an kitabı, 3-Peygamberimiz (asm) kitabı ve öğretmeni, 4- Bozulmamış saf vicdan.
"Her şeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. (Akılları gözünün gördüğü kadardır!) Göz ise maneviyatta kördür." (Muhekemat, 1. Makale, 2. Mukeddeme'nin son cümlesi)
2-"Zira akıl her bir şeyi derk edemez (kavrayamaz). Aklın şe'ni (gereği), bürhan (delil-destek) üzere gitmektir.
Evet akıl her şeyi tartamaz, fakat maddiyatı (maddi şeyleri) ve en küçük hadimi (hizmetçisi) olan, basarın (gözün) kabzasından (kavramasından) kurtulmuyan bir emri (bir işi-oluşu) tartar... (Muhekemat, 8.mesele, İşaret.)
Sual; Neden herkes (Allah'ı) aklıyla görmüyor?
Elcevap: Kemal-i zuhurundan.." Varlığının şiddetinden göremiyoruz; güneş gibi." (Muhakemat)
"Cenâb-ı Hak, şemsin hararetini hayat, ziyasını şuur, ziyadaki renkleri duygu gibi yapmış olsaydı, senin elindeki ayinede temessül eden şemsin timsali seninle konuşacaktı. Çünkü, o, timsalinde oldukça harareti, ziyası, renkleri olurdu. Hararetiyle hayat bulurdu. Ziyasıyla şuurlu olurdu. Renkleriyle de duygulu olurdu. Böyle olduktan sonra, seninle konuşabilirdi. (Habbe-Mesnevi-i Nuriye)
“Cenâb-ı Hakk'a malûm ve ma’ruf ünvanıyla bakacak olursan, meçhul ve menkûr olur.”
Yani Allah'a bilinir ve tarife gerek yok dersen, bilinmez/meçhul (agnost) olur ve inkar edilmiş olunur.
“Cenâb-ı Hakk'a mevcud-u meçhul ünvanıyla bakılırsa, ma’rufiyet şuâları bir derece tebârüz eder.”
Yani; Allah'a mevcut var amma, biz bilmiyoruz olarak bakarsak, marufiyet/bilmenin ışınları bir derece barizleşir/ortaya çıkar. (Habbe/Mesnevi Nuriye)
Mesnevi-i Nuriye'den; inayet, ihtira, hudus (sürekli yeniden yaratma..vb) delilleri birlikte okumalyız.
Ayrıca; Ayetül Kübra ve Münacaat'ı sabah ve/veya yüksek bir tepede okumalıyız.
3- Mantık ve Muhekeme Delili.
- Allah/tanrı yoksa, yok'u niye tartışıyoruz!
-İnsanlık tarihi boyunca hikmet ve muhekeme, mantık sahipleri, yok olanı niye tartışsın ki?
- Çünkü; "yok yoksa, vardır!"
- Tarih boyunca yok olupta, tartışılan 2. bir örnek yoktur.
- Gerçek şu; olmayanı tartışmıyoruz, olanı, kabul edip/etmemeyi tartışıyoruz.
-Ör:İsrail 1948'den beri var. Ama pekçok ülke tarafından, yok sayılıyor.
-Yani var'ı kabul etmiyorlar. (Resmi olarak)
Sözler'de bu gerçek adem-i kabul/kabul-u adem olarak izah ve ispat edilir.
Allahu a'lem bissavab.
RİSALE HABER