EDEBİYATIMIZDA HAZRET-İ İBRAHİM VE DOSTLUK Mehmet OYMAK

Eklenme Tarihi: 03 Temmuz 2017 | Güncelleme Tarihi: 08 Eylül 2023

Bizi burada bir araya getiren Hazret-i İbrahim ve onun neslinden gelen son peygamber Hazret-i Muhammed (s.a.v.) Efendimizin manevi huzurunda sizleri selamlıyorum.

Ve bu dostluk cemiyetinin oluşmasına manevi rehberliği ile sebep olan Bediüzzaman’ı vefa duyguları, minnet, şükran ve rahmetle anıyoruz.

Ve bu mekân, Urfa. Hazret-i İbrahim’in doğduğu belde, Ceddu’l-Enbiya, Hazret-i İbrahim şehri… İcra edilen bu sempozyumun da, insanlığın hayrına sonuçlar doğuracak dosluk mesajları ile başarılı olacağına inanıyoruz.

Zaten daha başlangıçta ülkemiz, milletimiz ve insanlık için çok önemli barış haberleri aldık. Umarız bu demokrasi paketleri ve dünyada barış adımları güzel sonuçlar verir.

Evet, Bediüzzaman, hayatı boyunca çile çekmiş, inancına hizmet etmiştir. Mücadelelerle dolu ömür sürgünlerle, hapishanelerle ve mecburi ikametlerle geçmiştir. Ne hikmettir ki bu ömür, işte bu şehirde, Urfa’da ve hemen buraya birkaç yüz adım mesafede, Hazret- i İbrahim makamında son bulmuştur.

O demiştir ki: “Adavet ve muhabbet nur ve zulmet gibi zıttır. İkisi mana-yı hakikisinde olarak beraber cem olamazlar.”1

Yine “Dostun dostu dosttur” sözü durub-ı emsal sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki, “Bir göz hatırı için çok gözler sevilir” sözü umum lisanında gezer.

“Adavet etmek istersen kalbindeki adevete adavet et. Onun ref’ine çalış. Hem en ziyade sana zarar veren nefs-i emmarene ve heva-i nefsin hatırı için mü’minlere adavet etme.”2

Yine bu konuda şöyle derler: “Evet nasıl ki, muhabbet sıfatı, muhabbete layıktır; Öyle de; adavet hasleti her şeyden evvel kendisi adavete layıktır.”3

Konumuza bu önemli ve anlamlı nakillerle başlıyoruz. Aslında biz edebiyatta, Hz. İbrahim ve Dostluk deyince; tarihi süreci, insanlık tarihi kadar geriye gider: Her toplumda, her inanışta bir şekilde dost tanımlanmıştır. Ahlak bilimi, sosyoloji ve dini metinler çok geniş ve derinlemesine bu konuyu işlemişlerdir.

Bizim asıl konumuza gelince; bilindiği gibi edebiyat bir sanattır. Edebiyat duygu, düşünce ve hayallerin; tutum, yorum ve gözlemlerin, en güzel şekilde anlatılması sanatıdır.

Edebiyat ürünleri dönemlerinin; inançlarını, irfanını, kavramlarını, bilgilerini ve estetik anlayış ve zevklerini yansıtır.

Türk edebiyatında konu, muhteva ve dönemler bakımından bir tasnif yapılırken İslami Türk edebiyatı diye isimlendirilen bir döneme rastlarız.

İşte Hz. İbrahim ve Dostluk, konusu bu dönemin diğer peygamberlerle beraber en önemli temasını oluşturur.

Hazret-i İbrahim’in hayatındaki çok çarpıcı ve dikkat çekici olaylar tamda edebiyatçıların görüp anlatacakları olaylardır.

Sözün en güzeli Kur’an-ı Kerim’dir. Özü bu. Ama edebi anlatımın da, en güzel şekli şiirdir. Şiir aslında insanoğlunun belki de bu bedii zevki ile dili şekillendirmesi ve öz olarak anlatması imkânını bulduğu bir türdür. Dolayısıyla herkes bir şekilde şiirsel bir üslupla duygu ve düşüncelerini anlatmaya çalışır.

Ama biz Hazret-i İbrahim’i anlatırken bir de şunu görüyoruz. Bilgilendirme amacı da var. Yani Hazret-i İbrahim’in hayatındaki o önemli noktaları ve bize rehberlik yapacak olan özellikleri, bize şiirle en güzel şekilde şairler anlatmaya çalışmışlardır. Dolayısıyla ben o kısmından bazı örnekler vererek fazla uzatmadan sunumumu tamamlamak istiyorum.

Bu günün manevi hamisi olan Bediüzzaman’ın iki tane çok çarpıcı ifadesiyle de bu örneği başlatmak istiyorum. Çünkü o hayatı boyunca çile ve sıkıntılar çekmiş ama inancına hizmet etmiştir.

Adavet konusunda Bediüzzaman yukarıdaki sözlerinin devamında; “Eğer düşmalık etmek istersen; kâfirler, zındıkları çoktur; onlaraadavet et. Evet, nasıl ki muhabbet sıfatı muhabbete layıktır; öyleyse: adavethasleti, her şeyden evvel kendisi adavete layıktır. Eğer hasmını mağlupetmek istersen, fenalığa karşı iyilikte mukabele et”4 der. Bu şekilde bize dostluğun elzem olduğunu, insani olduğunu hatta uygun olduğunu, düşmanlığın da düşmanlığa layık olduğunu çok veciz bir şekilde ifade ediyor.

Hemen hemen her edip ve şair bir şekilde Hazret-i İbrahim’den söz etmiştir ve onu bize anlatmaya çalışmıştır. Bunlar zaman zaman mesnevi şeklinde uzun şiirlerden de oluşuyor. Zaman zaman kısa dörtlükler de olabiliyor. Ben o kısımlardan bazı örnekleri farklı yerlerden vereceğim. Bütün İslam dünyasında aslında daha öncesine de gidiyor bu. Yani malul Tevrat ve İncil’de de Hazret-i İbrahim’den bahsediyor. Dolayısıyla hak olan dinlerde ve kitaplarda Hazret-i İbrahim ön sıralardadır. Bu gelenek İslam’da da sürdüğüne göre, bütün semavi dinlere inanan toplumlarda Hazret-i İbrahim’le ilgili bir edebiyat vardır. Az veya çok onlar da Müslümanların oluşturduğu bu edebiyata etki etmiştir. Geniş veya az şekilde bu bilgilerde bazı sapmalar olsa da neticede Hazret-i İbrahim’in bu sıfatları bize anlatılmaya çalışılmıştır. Ben XVIII. yy’da yaşamış Türkmenistan’dan Mahtumkulu isimli meşhur şairin Hazret-i İbrahim’den bahseden bir dörtlüğünü zikretmek istiyorum. Orada da aynı zamanda Hazret-i Nuh, Hazret-i İbrahim, Hazret-i İdris gibi Kur’an-ı Kerim’de adıgeçen birçok peygamberden bahsediyor. Şöyle diyor:

“Evvel Âdem indi dünyaya,

Bu dünyayı ekip geçti.

Öz devrinde Nuh peygamber,

Neccar işin tutup geçti.

Cennet içre diri giren,

İdris köynek dikip geçti.

Yunus balığın karnında,

“Ente subhan” okup geçti.

Tâ İsa gelince daim,

Eshab-ı kehf yatar kaîm,

Hakk’ın yolunda İbrahim,

Canın oda yakıp geçti.”

Dostun anlamını veren XIII. yüzyıldan bir başka örnek:

“Ey dost senin yoluna

Canım vereyim Mevla

Aşkını koymayayım

Oda gireyim Mevla

Beni Sana vereyim

Sensiz beni nideyim

Ben Senin huzuruna

Bensiz varayım Mevla”

Sesinden de anladığınız gibi Yunus Emre böyle ifade ediyor.

Ve yine:

“İbrahim’e Nemrud odunu,

Aşktır gülistan eden

Aşktan nazar ericeğiz,

Gülzar oldu nar olmadı.”

XVI. yy’dan bir başka örnek:

“Dâne içün dâm-ı hırsa düşse t’an mı murg-ı dil

Anda k’Âdem gözleye gendüm Halîlu’l-lâh ‘ades”

Burada ‘adesten/mercimekten bahsediyor. Enteresan birşey. Hazret-i Âdem malum, buğdayla imtihan edilmiş diye ifade edilir. Hazret-i İbrahim de mercimek bereketiyle meşhur olmuştur. Divan edebiyatında bu konudan bahseden çok şiirler ve beyitler vardır.

Hazret-i İbrahim’den bahseden şiirler, o mucizeden de bahsediyor. Malum açlık ve kıtlık var. Çuvallarını kum ve toprakla dolduruyor. Allah dostu mahrum olmuş denmesin diye. Böyle bir hikâye var ve o çuvaldaki topraklar, açtıkları zaman bakıyorlar ki buğday ve mercimek olmuş ki; bu iki ürün de pek biliniyor, onun yaşadığı bölgede.

Zaten bugünlerde öyle bir şey de var. Belki böyle bir bağlantı kurma imkânı olur mu bilmiyorum? Karacadağ’da halen tesbit edilen yabani buğday 13 bin yıllık bir geçmişe sahiptir. Aynı şekilde bu bölge (Mardin, Adıyaman ve Urfa), malumunuz hemen hemen dünyanın en önemli mercimek üreten bölgesidir. Belki de böyle bir sebeple Hazret-i İbrahim’le bağlantı kuruma imkânı olabilir.

“Ey Halîlüm ne ‘aceb hüsnün gülistânunda biz

Mezra‘-ı la‘lünde cân ekdükçe biter mercimek”

Taşlıcalı Yahya, mercimekten bahsediyor. Bu konu ve dönemler çok uzun. Son dönemden bir örnek verirsek; Asaf Halet Çelebi, Hazret-i İbrahim’den bahsederken;

“İbrâhîm içimdeki putları devir

Elindeki baltayla

Kırılan putların yerine

Yenilerini koyan kim

Asma bahçelerinde dolaşan güzelleri

Buhtunnasır put yaptı

Ben ki zamansız bahçeleri kucakladım

Güzeller bende kaldı.

diye Hazret-i İbrahim’in putlarla mücadelesini dile getirir.

Bir başka örnek;

Kardeşim İbrahim bana mermer putları

Nasıl devireceğimi öğretmişti

Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım

Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini

Nasıl sileceğimi öğretmediniz”

Evet, putları devirmeyi Hazret-i İbrahim bize öğretti. Bu örnek bu son yüzyıldan. Sezai Karakoç’un “Hızır’la Kırk Saat” şiirinden. İçimdeki putları ve kelimelerdeki putları nasıl devireceğimi bana öğretmediniz derken de yüzyılın çok büyük bir derdini, sıkıntısını dile getiriyor.

Yine Yahya Bey şöyle der:

“Benzer ol pervaneye halın ki şevk ile revan

Can atıp şemi cemalinde küyünmüş nagehan

Ya sevat-ı ayn-ı aşık ya ‘adestür bi-guman

Ey yolunda öldüğüm kurbanlar olduğum Halil”

Çağımızdan bir örnek. Rıfat Araz şöyle der:

“Halilin gül duası, mesihin müjde gülü;

Hilkatın süt buharı yarına yükseliyor!

Yoğurmuş şekil vermiş, renk vermiş kudret eli;

Bu ne güldür, kokusu, ötelerden geliyor!.”

Bir başka şair Urfalı Hilmi şöyle der:

“Turkiyy-i çeşm-i ehl-i dil denilse vechi var

Çünkü hak-i mevlid-i yar-ı hudadır Urfa’nın”

Bu örneklerden bir iki taneyi de aktararak bitirmek istiyorum. Urfa’da adım başı Hazret-i İbrahim vardır ve bu kitabelerde de vardır. Bu kitabelerin bir kısmı 500 yıllıktır, bir kısmı dört yüz, üç yüz, bugüne kadar geliyor ve kitabelerin bir kısmında da büyük divan şairi Nabi Hazretleri’nin şiirleri vardır. Biz ona Nabi Hazretleri diyoruz Urfalılar olarak. Herkes öyle der. Çünkü o büyük bir âlim, manevi bir sultan ve büyük bir şairdir.

Şöyle der:

“Vatanım şerh-i dil-ara-yı RUHA

Vakt-ı tahrir makarrım ŞEHBA

Ne RUHA nusha-i gülzar-ı cinan

Mazhar-ı mu’ciz-i BERD Ü SELAM”

Ve son olarak izninizle bana ait olan bir şiir. Bu şiir biraz ilahiye de dönüştü. Merhum büyük bestekâr Sadi Hoşses üstad, Yusuf Nalkesen, Alaeddin Yavaşça, Ahmet Hatipoğlu, Doğan Güllüoğlu, Amir Ateş, Şentürk Deveci ve Mehmet Bitmez gibi bestekârlar tarafından bestelendi ve icra ediliyor. Hz. İbrahim ve Dostluk ile yani

Halilullah ile ilgili. Şöyledir duygularım onları ifade etmek istiyorum:

“ALLAH BİR’DİR MÜJDESİ

Allah bir’dir müjdesi

Söyler dili nefesi

Davet eyler herkesi

Halilullah İbrahim

Allah rahman ve rahim

Elleriyle yaptılar

Sonra dönüp taptılar

Hak yolundan saptılar

“Durun” dedi İbrahim

Allah rahman ve rahim

Nemrut yaktı ateşi

Cehennemin bir eşi

Attı gerçek güneşi

Nasıl yanar İbrahim

Allah rahman ve rahim

Çoktur kulun hatası

Ellerinden tutası

Peygamberler atası

Halilullah İbrahim

Allah rahman ve rahim

Dostlar dostu peygamber

Allah ona dostum der

Kurtuluşa hak rehber

Halilullah İbrahim

Allah rahman ve rahim

Adil yalvar Allah’a

Bulanmışsın günaha

Kabul etsin dergâha

Halilullah İbrahim

Allah rahman ve rahim”

Dostlukların baki kalması dileklerimle…

Dipnotlar:

1 Nursi, Bediüzzaman Said, Mektubat, s. 263.

2 A.g.e., s. 265.

3 A.g.e., s. 265.

4 A.g.e., s. 265.

1. Hz. İbrahim ve Dostluk Sempozyumu, Risale Akademi, Bilimsel Etkinlikler Serisi: 11, s. 156-162, 22-24 Mart 2013 

- Reklam -