BediüzzamanSaid Nursi’nin farkının bilinmesine ihtiyaç vardır.
Risale-i Nur ile ilgili yapılan çalışmalar, eksikleriyle beraber sonrasında hem eleştirilmeye, hem katkıya, hem de değişime açık olacaktır.
Neden değişimeaçık olacak? Çünkü Said Nursi, bu konuda da bir yol haritası çiziyor: Tahavvül, teceddüt, tebeddül, temeddün.
Medenileşmek, medeni bir toplum olmak, Medine Medeniyetini kurmakla mümkündür. Bunun öncesinde de mutlaka bir tecdit ve bir teceddüt gerekiyor. Ondan önce mutlaka bir tebeddül gerekiyor. Ondan önce de bir tahavvül dediğimiz kalbin halden hale bir değişim yaşaması lazımdır. Bu yolda da bir uykusuz geceye, bir ızdıraba, bir “hayır”a, bir itiraza ihtiyaç vardır.
Risale Akademi, bu çerçevede Risale-i Nur’u akademik zeminlerde müzakereye açmak istiyor. Kızılcahamam’da gerçekleştirdiğimiz Münazarat’ın bu ilk bilimsel etkinliğinin birçok yeni çalışmaya kapı aralayacağına inanıyoruz.
21.yüzyıl okumaları için Risale-i Nur bize çok anlamlı ve önü açık perspektifler vermektedir. Risale-i Nur ile yüz yılımızı okuduğumuzda demokratik, siyasi, kültürel ve ekonomik haklarla birlikte fen, sanat, belagat ve teşebbüsün birbirini tamamladığını görmekteyiz.
Avrupa Birliği süreci ile mali, fikri/entelektüel sermaye dolaşımı, teknolojik ürünlerin hayatımıza girmesi aynı paralellikte Risale okumalarımızı da derinleştirmemizi gerektirmektedir. 21. Yüzyıla Risale-i Nur perspektifinden baktığımızda dört denklem kurabiliriz;
Birincisi: Bediüzzaman’ın eski Said ile birlikte Yeni Said toplamı olan 3. Said’i, hayatın içinde doğru anlamak.
İkincisi: Asya ve Avrupa’nın ortaklık temelinde yeni Türkiye’yi doğru inşa etmek.
Üçüncüsü: Müslümanlar ve Avrupa’nın dindar ruhanileri ile birlikte; “ifsad komiteleri” ve “mütecaviz dinsiz”lerine karşı, işbirliğini sağlayacak güvenli bir yenidünya oluşturmak.
Dördüncüsü: İslam Medeniyeti için maddi terakki ile birlikte Risale-i Nur’un manevi dinamizmini tefekkür sistemi içinde katacağımız doğru İslamiyet’i ciddi bir şekilde insanlığa sunmak.
Bu yüzyılın öne çıkardığı birçok temel konu Bediüzzaman’ın fikir dünyasında birer tohum gibi yüz yıl öncesinden ekilmiştir.
21. yüzyıl okumalarımızı Risale ile anlamlandırırsak;
- Çağın “birey” kavramı ile Risale’deki “ferit makamı” ilişkisini,
- 21. yüzyılın “yerinde yönetim” kavramı ile Risale’deki “adem-i merkeziyet” ilişkisini,
- “Amaç birliği yapan kurullar” ile “mütesanit heyet” ilişkisini,
- “Paylaşım” ile “telahuk-u efkâr” arasındaki ilişkiyi,
- “Kurumsal” ile “şahs-ı manevi” bağını,
- “Gerçeklik” ile “meyl-i taharri-i hakikat” bağlantısını,
- “İlim” ile “mahiyet itibariyle her şey ilme bağlıdır” prensibini,
- “İletişim” ile “müfritane irtibat” ifadesini,
- “Girişimci” ile “teşebbüs-ü şahsi” teşvikini,
- “Muhasebe” ile “muhasebe ve murakabenin gözü” tespitini bir arada mezcedecek yeni akademik okumalara ihtiyaç vardır.
Risale Akademi çağın zihni haritasını kodlayan Risale-i Nur’un, günümüze hitap eden gerçekleriyle bizi buluşmaya davet ediyor.
Risale Akademi istikbal okumalarını yine Risale-i Nur projeksiyonuyla yapmaktadır. Buna göre istikbal aynasına vuran nurlu metinlerde şöyle okunmaktadır:
- Biz ehl-i haliz namzed-i istikbaliz.
- Her zamanın bir hükmü var, biz delil isteriz.
- Zaman ihtiyarladıkça, Kur’an gençleşiyor.
- Zaman cemaat zamanıdır.
- Âlemde meylü’l- istikmal [tekâmül meyli] vardır.
- Efkâr-ı ammeye [kamuoyu] hocalık edecek, yine efkâr-ı amme-i ilmiyedir. [Kamuoyunu yönlendiren ilimdir.]
- Mantığı ve belagati rehber etmek gerektir.
- Herkes kendi sanatında büyüktür.
- Beşerde meyl-ü teceddüt [yenilik eğilimi] vardır.
- Avrupa ve Amerika İslamiyet’e hamiledir. Günün birinde bir İslam devleti doğuracak.
- Asya’nın ve ehl-i İslam’ın istikbaldeki terakkisinin birinci kapısı, meşrutiyet-i meşrua ve şeriat dairesindeki hürriyettir.
- İstikbal denilen medrese-i efkâr,
- Mazi başkalarına, istikbal bize olacağı,
- Mazideki hükümet yerine istikbaldeki hikmet,
- Mazideki müyülat-ı kalbiye [kalbi eğilimler] yerine temayülat-ı akliye [akli tercihler].
Risale Akademi yukarıdaki ufkun akademik zemininde yeryüzü müzakerelerini derinleştirmek için çalışmalarını bundan sonrada devam ettirecektir.
Münazarat’ın yüz yıl sonra da olsa anlaşıldığı, yeniden okunduğu ve birlik şuuruna katkı yaptığı bir gelecek temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum.