Yedinci Kastamonu Lahikası müzakeresinden notlar

Eklenme Tarihi: 23 Nisan 2016 | Güncelleme Tarihi: 30 Aralık 2016

 

Afife ARTIK

Risale Akademinin tertiplediği “Kastamonu Lahikası Müzakereleri” yedinci haftasını tamamladı. Bu seferki müzakerelerde 129. Mektuba kadar olan mektublar (e-risale tasnifine göre) üzerinde müzakere edildi. Müzakerelerden bazı notlar şöyle:

• Risale-i Nur tarikat değil hakikattır, Ayat-ı Kur’aniyeden tereşşuh eden bir nurdur, ne şarkın ulûmundan ne garbın fünunundan alınmış değil. Kur’an-ı Mucizü’l-Beyan’ın bu zamana mahsus bir i’caz-ı manevisidir.

• Risale-i Nur’da şahsi menfaat yoktur. Risale-i Nurun hiç olmazsa Söz ve Mektublarını tamamiyle okuyunca birçok hakikatler tezahür edeceğinden, bugünkü düşüncenizden, yani Risale i Nuru yazmakta çekinmek ve çekilmekten derhal teberri edeceksiniz. Muhterem değerli kardeşlerim! Derhal yazmaya başlayınız, korkmayınız. Hizmet-i Kur’an inşallah muhafaza edecektir. (Salahaddin’in mektubundan)

• Hizmeti usulüne göre yapmak ve gerekli tedbirleri almak önemlidir. Zamanın ilcaatı nazara alınmalı. O zamanda Risaleler gizli okunup gizli yazılıyor ve gizli neşrediliyor idi, şimdi ise bütün iletişim araçları ve sosyal medya bu konuda kullanılıyor ve kullanılmalı.

• Muarızların hücumunun ve çıkan manilerin, çekinmeye ve çekilmeye sebebiyet vermemesi gerek ve aksine çalışmanın ziyadeleştirilmesi ile tecrübe-i meydan-ı imtihanda muvaffak olunabilir.

• Helal rızık iktidar ile ters orantılıdır ve ihtiyaç ve iftikar ile muvazeneli gelir. Maişet derdi iman ve Kur’an hizmeti önünde çok önemli bir engel olabilmekte buna dikkat edilmesi ve Risalelere çalışmanın maişette berekete ve suhulete sebep olacağı unutulmamalıdır. Maişet derdi ile hizmetten çekilen daha ziyade derd-i maişete müptela olur.

• Hanesinde ihtiyar bir akrabası bulunmak rızkın bereketine sebeptir.

• Üstadın Hasan Atıf’ı taltifi: “İhlâsta ve çalışmakta ve ince düşünmekte mümtaz”

• Hasan Atıf’ın duasının kerameti ile aynı günde, hiç gülmeyen Üstadın otuz kere gülmesi: “Ya Rabb! Güldür Said’i ta gülmelerinden yüzünde güller açsın”

• Hanımların bütün kuvvetleri ile Risale-i Nur’a çalışıp, kıymetli çeyizlerindeki edviyeler ile Risale kitaplarını tezyin etmeleri.

• Beşerin açıkça zulmettiği hadiselerde kaderin adaleti ve hikmet ve rahmetin izini görmenin önemi.

• Risale-i Nur’un bu kadar tesirli olması ve ithamlardan selamette kalması cihetinde Üstadın 28 sene hapislerde ve sürgünlerde bulunmasının ehemmiyeti büyüktür. Anlaşılmıştır ki Bediüzzaman’ın ve Risale-i Nur’un imandan ve Kur’andan başka davası yoktur.

• Risale-i Nur’un hizmetini kader-i İlahi teşyi ediyor, destekliyor.

• Dünya ile dünya cihetinden hiçbir alakası olmayan ve siyasi partisi, malı ve dünya makamları da bulunmayan bir insan olan Bediüzzaman’ın maruz bırakıldığı haller ve sadece kendisine yapılan zulümlere bakılsa Üstadın ne gibi bir vazifesi olduğu ve dönemin idaresinin de ne gibi bir maksat taşıdığı açıkça anlaşılabilir.

• Bediüzzaman, Risale-i Nur dairesinde olmasalar da âlimlere ehemmiyet veriyor ve kendi alanında yetişmiş kişilere değer veriyor Ali Rıza Efendi, tefsir yazan Hoca Mehmed Vehbi gibi zatlardan bahsediyor.

• Gelen itirazları usul-ü münasib ile cevap vermek ve çatışma ortamına asla müsaade etmemek önemlidir. Üstad asla bir çatışma ortamına müsaade etmemiş. İlmî olarak cevap vermiş husumete ve tarafgirliğe meydan verecek hiçbir harekete müsaade etmemiştir. Hem akraba, hem ehl-i ilim hem hemşehrisi olan bir zattan gelem itiraz hadisesinde o zatın kim olduğunu bile mektubunda bahsetmemiş ve bu itirazına mukabil ona şefkatle muamele etmiştir. Bu hadisenin geçtiği aynı mektubda bir ehli velayet diğer birini inkâr etmekle makamından düşmeyeceğini ve Aşere–i Mübeşşere arasındaki hadiselerde de bir taraf haklı olmasına rağmen iki tarafın da ehli necat olduğunu demesi ile adeta “O zat bize itiraz ettiği için makamından düşmez” mesajını vererek bir usül dersi vermektedir. Muaraza ve itiraz edenlere bu usül ile mukabelede bulunmak müsbet hareketin gereğidir. Muarızları taraftar edecek ve gruplar arası husumete mani olacak fevkalade hüsn-ü tesiri olan bir üsluptur.

• Bu zamanın araçları ve silahları eski zaman gibi değil. Çok daha tesirli. Hem çabuk elde ediliyor hem de mitralyöz gibi kuvveti var. Evet zorlukları da çok fakat tamir için de kullanılabilecek olan araçların tesiri de çok.

• Üstadın hiçbir ehl-i iman ile çekişmesi olmamış. Kendisine kelepçe vuran askere dahi müşfik davranmıştır. Dine saldıran zındıklar ile mücadele etmiş ve aldatılan ehl-i imana asla hücum etmemiş. Onları aldatmakla iş gören mütecaviz dinsizlere karşı mücadele vermiş.

• Bediüzzaman’ın hadiselerin tazyiki ve inkılâbı ile değişmeyen bir gündemi ve vazifesi var. Çalkantılı hadisat üzerinden hareket etmiyor daha esas, muhkem ve her zamana hükmeden üzerinden gidiyor. Davası iman ve Kur’an. Zamanın hadisatına göre hareket tarzı, muhatap kitlesi, yöntemleri ve üslubunu değiştiriyor, halin iktizasına göre en faydalı yolu tutuyor fakat esas meselesi hiç değişmiyor. Çalkantılı hadisat üzerinden gidenler kendilerini bir çatışma ortamında bulmaları ve tarafgirlikler ile başka cereyanlara kapılmaları hizmetin safiyetine halel verir ve esas maksadın gözden kaçırılmasını netice verir.

• Risaleler hakkındaki fikirlerini her kes beyan edebilir ve her kesin beyanatını böyle değerlendirmek gerekir. Direk Risalenin kendisi adına konuşmak ise başka bir meseledir.

• Risaleler sadece Müslümanların değil, sadece insanların da değil, kâinatın malıdır. Kâinatın hakikatini göstererek zındıkanın hürmetsizlik ettiği hakiki kıymetini bildirmekle kâinata iade-i itibar etmiştir. Kâinatın Allah’a aidiyet ile olan kıymetini açıkça ilan etmiştir.

• Üstad, Risale-i Nur’u yazan kalemleri huri libası giymiş kalemler olarak tavsif etmiş. Mesela bir kalem ile Birinci Söz yazılmış, bu bir libastır, o kalem onu giymiş. Sonra aynı kalem ile İkinci Şua yazılmış, bu da ayrı bir libastır. Sonra aynı kalem ile Dördüncü Şua yazılmış ve ila ahir. Nasıl ki Cennette hurilerin libasları birbirini setretmez her hepsi birden görünür; bu kalemler de üzerlerinde yazdıkları Risaleler adedince libasları taşıyorlar. Ne mutlu o mübarek kalemlere.

• O dönemde güya Türkçülük ile ilgili gibi görünen bir eser basılıyor ve eserin asıl amacı dinsizliğe hizmet etmek ve Müslümanların şehametini kırmak. Bu eserin okunması en azından vesvese ve evhama yol açacağını diyen Üstad bu kitabı, içindeki ayetleri ve mübarek zatların isimlerini müstesna tutarak, çok eleştiriyor ve zararını izhar ediyor. Doğrudan din aleyhinde görünmemekle daha ziyade tahribat yapıp safdillerce zararsız görünebiliyor. Bu nedenle Üstad şiddetli uyarıyor.

 

- Reklam -