Sosyal Kalkınmada Bölgesel Dinamikler: Diyarbakır-Şanlıurfa Bölgesi[1]
Karacadağ Kalkınma Ajansı Genel Sekreteri Dr. İlhan KARAKOYUN’un Sanat, Marifet ve İttifak İçin Sosyal Kalkınma Sempozyumu tebliğidir
Giriş
Kalkınma ve gelişme bütün toplumları ilgilendiren temel bir konudur. İktisat ilminin ana konularından biri olan kalkınma, çok boyutlu bir kavram olup genel olarak, “bir ülkenin milli gelir düzeyindeki sürekli artışa paralel olarak ekonomik, sosyal, kültürel ve siyasal yapısındaki değişimleri içeren bir süreç” olarak tanımlanmaktadır.
Önceleri “kalkınma” denilince, sadece ekonomik göstergelerdeki bir artış veya iyileşme akla gelirken, küreselleşen dünyamızda, kalkınma kavramı da içerik değiştirmiş ve ekonomik kalkınmanın tek başına yeterli ve sürdürülebilir olamayacağı, bu nedenle sosyal kalkınmayla desteklenmesi gerektiği genel bir kabul olmuştur. Hatta ekonomik kalkınmanın ölçülmesi gibi, sosyal kalkınmanın da ülkeler arasında karşılaştırmalara olanak verecek şekilde bir takım kriter ve göstergelerle ölçülmesi gündeme gelmiştir.
Bu yazıda, genel olarak sosyal kalkınma kavramı tanımlandıktan sonra, Türkiye’deki 26 Düzey 2 (NUTS 2) Bölgesinden biri olan TRC2 (Diyarbakır-Şanlıurfa) Bölgesinde sosyal kalkınma durumu, yaşanan sorunlar ve yapılması gerekenler irdelenmektedir.
Sosyal Kalkınma
Sosyal Kalkınma (social development); kalkınmanın sosyal boyutunu öne çıkaran kalkınma yaklaşımıdır. Sosyal kalkınma; daha çok eğitim ve sağlık, yoksulluğun azaltılması, yeni iş ve istihdam olanaklarının oluşturulması, sosyo-ekonomik politika ve kalkınmanın yönetimi, sosyal bütünleşmenin sağlanması… gibi konulara odaklanmaktadır.
Ekonomik kalkınmanın ayrılmaz bir parçası olan sosyal kalkınma, BM’nin de üzerinde durduğu ve öncelik verdiği konulardan biridir. BM, kalkınmanın toplumsal yönünün önemini vurgulamakta ve bütün insanlar için daha iyi bir hayatın kalkınma yoluyla başarılabileceğini savunmaktadır. Sosyal kalkınma, insanı, kalkınma stratejilerinin merkezine yerleştiren bir yaklaşımdır.
Sosyal Kalkınma Dünya Zirvesi, BM’in öncülüğünde, 1995 yılında Kopenhag’da gerçekleştirilmiştir. Zirve, sosyal kalkınmanın sorunları üzerinde odaklanmış; yoksulluğa, işsizliğe ve toplumsal bölünmeye karşı verilen mücadeleyi daha ileri götürmek ve 21. yüzyılda toplumsal sorumluluk ve dayanışma konusunda yeni bir bilincin uyanmasını sağlamak için uluslararası toplumun bütün üyelerini bir araya getirmeyi amaçlamıştır.
Zirvenin sonunda Kopenhag Sosyal Kalkınma Bildirgesi yayınlanmış olup bu bildirge, küresel seviyede toplumsal bir sözleşme niteliğindedir. Bildirgede, sosyal kalkınma için güçlendirilmiş bir çevre, yoksulluğun ortadan kaldırılması, üretken istihdamın geliştirilmesi ve işsizliğin azaltılması, toplumsal bütünleşmenin sağlanması… gibi sosyal kalkınmaya ilişkin önemli hedeflere yer verilmiştir (bkz. BM, 1995).
Sosyal kalkınma ile yakından ilgili kavramlardan biri de, “insani kalkınma” kavramı olup geliştirilen “İnsani Kalkınma Endeksi” (Human Development Index-HDI) ile ülkelerin insani kalkınmışlık düzeyi ölçülerek karşılaştırmalar yapılmaktadır. Ülkelerin ortalama yaşam beklentisi, okuma-yazma, eğitim düzeyi ve yaşam standardının bir ölçüsü olan bu endeks, 1990 yılında Nobel ödüllü Pakistanlı ekonomist Amartya Sen tarafından geliştirilmiştir (BUĞRA, 2005).
Geniş kapsamlı bir yoksulluk ölçütü ve refah düzeyini ölçmenin standart bir aracı olan HDI (Sen, 1976), ülkelerin gelişmiş, gelişmekte olan veya azgelişmiş olup olmadığını belirlemek ve ekonomi politikalarının yaşam kalitesi üzerindeki etkisini ölçmek için kullanılmaktadır.
Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Program-UNDP), 1990 yılında beri her yıl ülkeler için “İnsani Kalkınma Endeksi”ni (HDI) yayınlamaktadır. HDI, 1997 yılından beri “İnsani Yoksulluk Endeksi” (Human Poverty Index-HPI) ile desteklenmektedir. Bu endeksle, belirli bir toplum içerisindeki yoksulluğun ölçülmesi hedeflenmektedir. Endekste ortalama hayat seviyesi, temel eğitim, sağlık ve temiz su gibi temel ihtiyaçların ne ölçüde karşılanabildiğini dikkate alan farklı bir ölçüm sistemi kullanılmaktadır (Uzun, 2003). Yoksulluk tanımının kapsamına eğitim, sağlık göstergeleri gibi gelir dışı kategorileri de alan bu yaklaşım “UNDP yaklaşımı” olarak da adlandırılmaktadır (Önder ve Şenses, 2006).
HDI, 0 ile 1 arasında bir değer ile ifade edilmektedir. 2012 yılı verilerine göre, 186 ülke içerisinde Norveç en yüksek değere (0,955), Nijer ise en düşük değere (0,304) sahiptir. Türkiye ise, 0,722 değeri ile 90. sırada (yüksek insani kalkınma grubu ülkeleri arasında) yer almaktadır (UNDP, 2013).
TRC2 (Diyarbakır-Şanlıurfa) Bölgesi ve Sosyal Kalkınmanın Önemi
2011 yılında Kalkınma Bakanlığı’nca hazırlanan Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Sıralaması çalışmasında, Diyarbakır ve Şanlıurfa illerinden oluşan TRC2 Bölgesi, 26 Düzey 2 Bölgesi arasında sosyo-ekonomik gelişmişlik derecesine göre 23’üncü sırada yer almıştır. TRC2 Bölgesini oluşturan illerden Şanlıurfa ili 81 il arasında 73’üncü ve Diyarbakır ili 67’nci sıradadır.
Son yıllarda, GAP başta olmak üzere, kamu yatırımlarından en fazla yararlanan illerin başında Diyarbakır ve Şanlıurfa illeri gelmektedir. Bu yatırımların sonucu olarak Bölgede ulaşım, sanayi ve diğer altyapıların hızla geliştiği görülmektedir. Nitekim, illerle ilgili olarak yapılan çeşitli rekabetçilik analizlerinde, altyapı, ulaşım ve erişebilirlik açısından Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın giderek daha rekabetçi iller konumuna geldiği ve üst sıralara hızla tırmandığı gözlenmektedir. Ancak, sosyal kalkınma (eğitim, sağlık, sosyal yaşam… vb) açısından aynı performansı yakaladıklarını söylemek mümkün değildir. Örneğin, İstanbul Üniversitesi tarafından 2012 yılında yapılan Küresel Rekabet Endeksi Araştırması sonuçlarına göre, 81 il içerisinde Şanlıurfa, ulaşım ve erişebilirlik açısından 16’ncı sırada ve altyapı açısından da 41’inci sırada yer alırken, eğitim açısından 79’uncu sıraya ve sosyal yaşam açısından da 77’nci sıraya gerilemektedir. Benzer şekilde, Diyarbakır, ulaşım ve erişebilirlik açısından 32’inci sırada ve altyapı açısından da 22’nci sırada yer alırken, eğitim açısından 78’inci ve sosyal yaşam açısından da 64’üncü sıradadır.
Nüfus
Bölge, 26 Düzey 2 Bölgesi arasında en yüksek nüfusa sahip 7’inci bölge konumundadır. Şanlıurfa-Diyarbakır Bölgesi’nin 1965 yılı nüfusunun ülke toplam nüfusu içindeki oranı % 2,95 iken 2012 yılında bu oran % 4,44’e yükselmiştir. Buna göre Bölge illerinin toplam nüfusunun ülke nüfusu içindeki payının sürekli olarak arttığı görülmektedir.
Grafik 1- TRC2 Bölgesi Toplam Nüfus Değerleri, 1965-2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Grafiğin sol eksenindeki değerler bölge illeri nüfusunu, sağ eksenindeki değerler ise Türkiye’nin toplam nüfusunu göstermektedir. 1985-1990 yılları ve 1990-2000 yılları arasında her iki ildeki nüfus artışının diğer yıllardan çok fazla olduğu görülmektedir. Bu duruma neden olarak 1985-2000 yılları arasında bölge illerine doğru yaşanan yoğun göç hareketleri gösterilebilir.
Diyarbakır ve Şanlıurfa’nın en büyük potansiyellerinden biri şüphesiz sahip oldukları genç nüfusudur. 2012 yılı verilerine göre, 1.762.075 kişiyle ülkemizin nüfus bakımından en büyük 9. ili olan Şanlıurfa’da nüfus artış hızı ‰ 26,3 ile Türkiye ortalamasının (‰ 12,0) çok üstündedir. Yapılan projeksiyonlara göre 2023’te Şanlıurfa’nın nüfusu 2,4 milyona ulaşacak ve bu nüfusla Şanlıurfa Türkiye’nin en büyük 6. ili olacaktır. Şanlıurfa, aynı zamanda, 2023’te % 38,6 ile çocuk nüfus (0-14 yaş grubu) oranının en yüksek olduğu il olacaktır.
Yine 2012 yılı verilerine göre, 1.592.167 kişiyle ülkemizin nüfus bakımından en büyük 12. ili olan Diyarbakır’da nüfus artış hızı ‰ 13,4 ile Türkiye ortalamasının (‰ 12,0) üstündedir. Yapılan projeksiyonlara göre 2023’te Diyarbakır’ın nüfusu 1,9 milyona ulaşacak ve bu nüfusla Diyarbakır Türkiye’nin en büyük 11. ili olacaktır.
Yaş piramitleri bölgelerin gelişmişlik düzeylerine dair bilgi verici özelliktedir: Gelişmiş ülkelerde piramitlerin tabanları ve tavanları dar olup orta kısımlar şişkindir. Böyle bir durum; nüfus artış hızının düşük olduğunu, çalışan nüfusun fazla olduğunu buna mukabil bağımlı nüfusun az olduğunu ifade eder. Az gelişmiş ülkelerde ise durum tam bir piramit şekli ile ifade edilmektedir. Yüksek doğum oranı ve kısa olan yaşam süreleri bunda etkili olmaktadır. Gelişmekte olan ülkelerde ise durum her ikisinin ortasında seyretmektedir. Orta kısım şişkin özellikte, taban ve tavan zaman içinde daralmaktadır ve gelişmiş ülke nüfusu profiline benzeme eğilimindedir.
Grafik Hata! Belgede belirtilen stilde metne rastlanmadı.- Türkiye'nin Yaş Piramidi, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Türkiye’nin yaş piramidine bakıldığında; piramidin orta kısmının şişkin, taban kısmının orta genişlikte ve tavan kısmının dar olduğu görülmektedir. Bu durum orta yaş nüfusun artmakta olduğunu, genç nüfus oranının yüksek olduğunu ve yaşam beklentisinin gelişmiş ülkelere nazaran düşük olduğunu göstermektedir.
Grafik 3- TRC2 Bölgesi Yaş Piramidi, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Grafik 4- Şanlıurfa Yaş Piramidi, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Grafik 5- Diyarbakır Yaş Piramidi, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Diyarbakır ve Şanlıurfa illerinin yaş piramitleri incelendiğinde taban kısmının geniş, tavan kısmının dar olduğu görülmektedir. Bu durum her iki ilde de nüfusun büyük kısmını çocukların oluşturduğunu göstermektedir. Bölge illerinin nüfus yapıları birbirinden farklılaşmaktadır. Diyarbakır’da çocuk nüfusun azalma, orta yaş dilimindeki nüfusun artma eğiliminde olduğu ve nüfus yapısının ülke nüfus yapısına benzemeye başladığı gözlenmektedir. Şanlıurfa'da ise çocuk nüfusunun oranı daha fazla olduğu için piramit şekline daha yakın bir görünüm sergilemektedir.
Eğitim
En büyük potansiyel olarak değerlendirdiğimiz bu çocuk ve genç nüfus, iyi eğitilemediği ve sağlıklı bir şekilde yetiştirilemediği takdirde, önemli sorunların da kaynağı olacaktır.
Aşağıda grafiği verilen 2012 yılına ait değerlendirme, TÜİK veritabanından alınan 15 yaş ve üzeri nüfus içinde eğitim durumu bilinen Türkiye geneli 55.618.439 kişi ile Bölge geneli 1.999.815 kişiyi kapsamaktadır.
Grafik 6- 15 Yaş ve Üzeri Nüfusun Eğitim Durumu[2] (%), 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
15 yaş ve üzeri nüfusun eğitim durumuna bakıldığında Türkiye genelinde okuryazar olmayanların oranı % 5,7 olarak hesaplanmışken Bölge’de bu oran % 14,2’ye kadar çıkmıştır. Şanlıurfa ve Diyarbakır illeri değerleri benzerlik göstermektedir. Türkiye genelinde 15 yaş ve üzeri nüfus içerisinde bir okul bitirmediği halde okuryazar olanların oranı % 6,3 iken, Bölge’de bu oran % 16,7’dir. Bu durum bölgede okuryazarlığın örgün eğitim çağ yaşı dışında öğrenildiği sonucunu çıkarmaktadır. Şanlıurfa ilinde bir okul bitirmediği halde okuryazar olanların oranı % 18,1 iken, Diyarbakır ilinde bu oran % 15,4’tür.
Türkiye genelinde ilkokul, ortaokul ve ilköğretim mezunlarının toplamı % 52,3 iken, bölgede bu oran % 43,4 olarak Türkiye ortalamasının altındadır. Bu durum Türkiye genelinde orta ve üst yaş grubunun genel eğitim düzeyini yansıtmaktadır. Bu grupta bölgenin Türkiye ortalamasının altında bulunması, Bölgede okullaşma oranlarının geçmişte düşük seviyelerde olduğu şeklinde yorumlanabilir.
Lise ve dengi mezunlarının 15 yaş ve üzeri nüfus içindeki oranı Türkiye genelinde % 21,4 iken, bölge ortalaması % 14,1 ile daha düşük seyretmiştir. Onbeş yaş ve üzeri nüfus içinde lise ve dengi mezunlarının oranı Diyarbakır ilinde % 16,9 ile Bölge ortalamasının üzerinde, Şanlıurfa ilinde ise % 11,3 ile Bölge ortalamasının altında gerçekleşmiştir. Şanlıurfa ilinde kırsal nüfus yoğunluğunun fazla olması ve kırsal alanda ortaöğretim kurumlarının bulunmaması, bu durumu etkileyen sebeplerden biri olarak değerlendirilmektedir. Kırsal nüfus oranının yüksek olması, Şanlıurfa ilinde ilköğretimden ortaöğretime olan geçişleri azaltan etmenlerden biri olarak ifade edilmektedir. Bu açıdan kırsal nüfusun ortaöğretime erişilebilirliğinin artırılması gerekmektedir.
Onbeş yaş ve üzeri nüfus içindeki yükseköğretim mezunlarının oranının Türkiye genelinde % 9,9 ile düşük bir seviyede gerçekleştiği; bunun yanında Bölgede bu oranın % 5,3, Şanlıurfa ilinde ise % 4,4 ile daha düşük bir oranda olduğu görülmektedir. Diyarbakır ilinde bu oran % 6,2 ile bölge ortalamasının üzerindedir. Bu sınıflandırma için yüksek lisans ve doktora mezunları Türkiye genelinde % 0,9 iken Bölge’de % 0,4’tür.
Göç
Tarımda makineleşmenin artması nedeniyle 1950’li yıllardan itibaren Türkiye’deki nüfus hareketlerinin yoğunlaşarak sorun haline geldiği dönem başlamıştır. 1980’li yıllara kadar Türkiye’deki göç genelde kırsaldan kent merkezine doğru olmuştur; ancak, 1980’lerden sonra artan ulaşım ve iletişim imkânları ve bölgeler arasında artan eşitsizlikler sonucunda göçler daha çok ülkenin batısındaki büyük metropollere ve kentlerden kentlere doğru olmuştur. Diyarbakır ve Şanlıurfa illerinin de içinde bulunduğu Güneydoğu Anadolu Bölgesindeki göç hareketleri de, biraz gecikmeli de olsa, Türkiye’deki göç hareketlerinin yönünde bir seyir izlemiştir. Diyarbakır ve Şanlıurfa illerindeki göç hareketlerine baktığımızda karşımıza iki özgün sorun çıkmaktadır. Diyarbakır ilinde yaşanan göç, 1990’larda artan şiddet olayları sonucu yerleşim yerini bırakıp daha güvenli bir yere taşınma ile ortaya çıkan bir göç hareketidir. Şanlıurfa ilinde ise bölgedeki terör olaylarından dolayı artan göçün yanı sıra, en az bunun kadar önem taşıyan mevsimlik göçtür.
Bölgede nüfus çift yönlü göç hareketlerinden dolayı çok değişken bir yapı arz etmektedir. Bölge göç almakla beraber, bundan daha fazlasını dışarıya vermektedir. Aşağıdaki tabloda her iki ile ait göç sayıları ve net göç hızı mevcuttur. Tablodan da görüleceği gibi her iki bölgedeki net göç sayısı ve hızı eksi yöndedir.
Tablo 1- İllerin Net Göç Değerleri, 2012
| Aldığı Göç | Verdiği Göç | Net Göç | Net Göç Hızı (Binde) |
Şanlıurfa | 31.890 | 44.878 | -12.988 | -7,34 |
Diyarbakır | 30.789 | 47.575 | -16.786 | -10,49 |
TRC2 Bölgesi | 59.515 | 89.289 | -29.774 | -8.84 |
Kaynak: TÜİK, 2012a.
2012 yılında Diyarbakır ve Şanlıurfa, Düzey 2 Bölgeleri içinde dışarıya en çok göç veren bölgedir. Grafikte TRC2 Bölgesi net göç miktarının negatif değerde ve son sırada olduğu görülmektedir.
Grafik 7- Düzey 2 Bölgeleri Net Göç Sayıları ve Net Göç Hızı, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
TRC2 Bölgesi göç alan ve göç veren bir yapıya sahiptir. Daha çok kendi kırsal alanından ve çevre illerden göç alıp, aldığı göçten daha fazla miktarda da göç vermektedir. Net göç olarak negatif değerlerde seyretmektedir.
Grafik 8- TRC2 Bölgesi ve Düzey 2 Bölgeleri Arasındaki Göç Akışı, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
Göç akışı incelendiğinde; bölge en çok göçü İstanbul iline vermektedir. İkinci sırada ise mevsimlik göçün en yoğun olduğu Çukurova bölgesi gelmektedir. En çok göç alınan bölgelerin İstanbul ve Çukurova bölgesi olması, verilen göçün bir kısmının mevsimlik göç olduğu şeklinde değerlendirilebilir.
Grafik 9- Verilen Göçün Yaş Durumu, 2012
Kaynak: TÜİK, 2012a.
TRC2 Bölgesi’nin verdiği göçün yaş durumu incelediğinde; en fazla göçün 20-30 yaş grubunda olduğu görülmektedir. İşsizlik, bu yaş grubundaki göçün en temel nedenidir.
Göç, kentlerde altyapının ve sosyal donatıların nüfusa oranla yetersiz kalması gibi sorunlara; işsizlik, yoksulluk, marjinalleşme gibi sosyo-ekonomik sorunlara yol açmaktadır. EKOSEP projesi bulgularına göre; bölgede göçün, göç eden insanlar üzerinde ekonomik ve sosyal değişikliklere yol açmasının yanında, ruhsal ve psikolojik sorunlara yol açtığı görülmektedir. Bu insanların kent hayatına uyum sağlayamadıkları, ekonomik anlamda üretken duruma geçemedikleri görülmektedir (EKOSEP, 2010a ve 2010b).
İşgücü
TRC2 Bölgesi 2012 yılı işgücü istatistikleri incelendiğinde, işgücüne katılma oranı, istihdam oranı, işsizlik oranı ve tarım dışı işsizlik oranı verilerinin 2004 yılına kıyasla daha düşük seviyelerde olduğu görülmektedir. 2009 yılında krizin etkisiyle işsizlik en yüksek noktaya ulaşmıştır.
Tablo 2- TRC2 Bölgesi Temel İşgücü Göstergeleri, 2004-2012
2004 | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | |
Kurumsal Olmayan Çalışma Çağındaki Nüfus (bin) | 1.488 | 1.555 | 1.617 | 1.676 | 1.696 | 1.810 | 1.932 | 2.022 | 2.121 |
İşgücü | 550 | 535 | 509 | 516 | 540 | 622 | 647 | 663 | 610 |
İstihdam Edilenler | 485 | 477 | 447 | 445 | 464 | 505 | 563 | 608 | 569 |
İşsiz | 65 | 58 | 62 | 71 | 76 | 117 | 85 | 55 | 42 |
İşgücüne Katılma Oranı % | 37 | 34,4 | 31,5 | 30,8 | 31,8 | 34,4 | 33,5 | 32,8 | 28,8 |
İşsizlik Oranı % | 11,8 | 10,9 | 12,1 | 13,8 | 14,1 | 18,8 | 13,1 | 8,4 | 6,9 |
Tarım Dışı İşsizlik Oranı % | 14,5 | 12 | 13,5 | 16,9 | 20,5 | 14,5 | 9,6 | - | |
İstihdam Oranı % | 32,6 | 30,7 | 27,7 | 26,5 | 27,3 | 27,9 | 29,1 | 30,1 | 26,8 |
İşgücüne Dâhil Olmayan Nüfus (bin) | 938 | 1.019 | 1.108 | 1.160 | 1.157 | 1.187 | 1.285 | 1.359 | 1.511 |
Kaynak: TÜİK, 2012b.
Düzey 2 Bölgeleri işgücü göstergelerine bakıldığında TRC2 Bölgesi 2012 yılında 26 Düzey 2 Bölgesi içinde işgücüne katılım oranı ve istihdam oranı en düşük olan bölgedir. İşsizlik oranı ise Türkiye ortalamasının altındadır.
2004-2012 yıllarında TRC2 Bölgesinin Düzey 2 Bölgeleri arasında yerini incelediğimizde işgücüne katılma oranı ve istihdam oranında genel olarak son sıralarda olduğu, işsizlikte ise son yıllarda iyileşme olduğu görülmektedir.
Tablo Hata! Belgede belirtilen stilde metne rastlanmadı.- TRC2 Bölgesi Temel İşgücü Göstergeleri Düzey 2 Sıralaması, 2004-2012
Yıl | İşgücüne Katılma Oranı (%) | Sıralama | İşsizlik Oranı (%) | Sıralama | İstihdam Oranı (%) | Sıralama |
2004 | 37 | En düşük 1. | 11,8 | En yüksek 10. | 32,6 | En düşük 1. |
2005 | 34,4 | En düşük 2. | 10,9 | En yüksek 11. | 30,7 | En düşük 2. |
2006 | 31,5 | En düşük 2. | 12,1 | En yüksek 7. | 27,7 | En düşük 2. |
2007 | 30,8 | En düşük 2. | 13,8 | En yüksek 4. | 26,5 | En düşük 2. |
2008 | 31,8 | En düşük 2. | 14,1 | En yüksek 7. | 27,3 | En düşük 2. |
2009 | 34,4 | En düşük 2. | 18,8 | En yüksek 2. | 27,9 | En düşük 2. |
2010 | 33,5 | En düşük 1. | 13,1 | En yüksek 7. | 29,1 | En düşük 1. |
2011 | 32,8 | En düşük 1. | 8,4 | En yüksek 16. | 30,1 | En düşük 2. |
2012 | 28,8 | En düşük 1. | 6,9 | En yüksek 18. | 26,8 | En düşük 1. |
Kaynak: TÜİK, 2012b.
2011 yılında işgücü konusunda TÜİK tarafından yayınlanmış iki ayrı istatistik bulunmaktadır. Bunlardan “Hanehalkı İşgücü İstatistikleri” her ay TÜİK tarafından yayınlanan sadece işgücü göstergelerini ölçmeyi amaçlayan saha çalışmasıdır. Diğeri ise 2011 yılında yayınlanan ve istisnai bir çalışma olan “Nüfus ve Konut Araştırması” başlıklı saha çalışmasıdır. İki çalışmanın sonuçları arasında çelişkiler bulunmaktadır. Hanehalkı İşgücü istatistiklerinde Türkiye’deki işsizlik rakamı 9,8 iken, Nüfus ve Konut araştırmasında bu rakam 7,9 gözükmektedir. Aşağıdaki tabloda nüfus konut araştırmasına ait istatistikler verilmiştir. Buna göre Diyarbakır işgücüne katılma oranında, işsizlik oranında ve istihdam oranında en düşük 2. il konumundadır.
Tablo 4- Nüfus Konut Araştırması Temel İşgücü Göstergeleri, 2011
İşgücüne Katılma Oranı | Sıralama | İstihdasm Oranı | Sıralama | İşsizlik Oranı | Sıralama | |
% |
| % |
| % |
| |
Şanlıurfa | 45,2 | En Düşük 19. İl | 40,5 | En Düşük 15. İl | 10,4 | En Yüksek 13. İl |
Diyarbakır | 40,4 | En Düşük 2. İl | 34,9 | En Düşük 2. İl | 13,8 | En Yüksek 2. İl |
Türkiye | 47,5 |
| 43,7 |
| 7,9 |
|
Kaynak: TÜİK, 2011.
TRC2 Bölgesi’ni yakın çevresindeki diğer bölgelerle kıyasladığımızda; Bölge değerlerinin, tüm yakın bölgelerin işgücüne katılma ve istihdam oranlarının altında kaldığı gözlemlenmiştir. İşsizlik oranında ise çevre bölgelere kıyasla işsizliğin en düşük olduğu bölge durumundadır.
Tablo 5- Düzey 2 Bölgelerinde Temel İşgücü Göstergeleri (%), 2012
İşgücüne Katılma Oranı (%) | İşsizlik Oranı (%) | İstihdam Oranı (%) | |
Türkiye | 50 | 9,2 | 45,4 |
TR62 (Adana, Mersin) | 50 | 10,6 | 44,7 |
TR63 (Hatay, Kahramanmaraş, Osmaniye) | 48,3 | 10,4 | 43,3 |
TRB1 (Malatya, Elazığ, Bingöl, Tunceli) | 50 | 8,5 | 45,7 |
TRC1 (Gaziantep, Adıyaman, Kilis) | 43,6 | 11,8 | 38,5 |
TRC2 (Şanlıurfa, Diyarbakır) | 28,8 | 6,9 | 26,8 |
TRC3 (Mardin, Batman, Şırnak, Siirt) | 35 | 21,3 | 27,5 |
Kaynak: TÜİK, 2012b.
TRC2 Bölgesi’nin işgücüne katılım oranı, Türkiye ortalamasının oldukça altında seyretmektedir. Şanlıurfa’nın işgücüne katılım oranının ise, genel olarak Diyarbakır ortalamasının üstünde değerlere sahip olduğu görülmüştür. Nüfus konut araştırması sonuçlarına göre Diyarbakır % 40,4 ile Kırıkkale’den sonra işgücüne katılım oranı en düşük olan 2. ildir. Şanlıurfa ise % 45,2 ile işgücüne katılım oranı en düşük 19. il konumundadır. Nüfus konut araştırmasında Düzey 2 bazında istatistik yayınlanmamıştır. Hanehalkı İşgücü istatistiklerine göre ise 2011 yılında TRC2 Bölgesi işgücüne katılım oranı % 32,8’dir. Matematiksel olarak 2011 yılında TRC2 bölgesinin işgücüne katılım oranı % 40,4’ten az, %45,2’den fazla olamaz. Nüfus konut araştırmasının bölge gerçeğini daha iyi yansıttığı düşünülmektedir. Aşağıdaki tablo ve grafikte işgücüne katılım oranına ait istatistikler yıllar itibariyle verilmiştir.
Tablo 6- İşgücüne Katılım Oranı (%), 2004-2012
2004 | 2005 | 2006 | 2007 | 2008 | 2009 | 2010 | 2011 | 2012 | |
Şanlıurfa | - | - | - | - | 36,1 | 36,2 | 35,5 | 45,2[1] |
|
Diyarbakır | - | - | - | - | 26,9 | 32,7 | 31,8 | 40,4[2] |
|
TRC2 Bölgesi | 37 | 34,4 | 31,5 | 30,8 | 31,8 | 34,4 | 33,5 | 32,8 | 28,8 |
Türkiye | 46,3 | 46,4 | 46,3 | 46,2 | 46,9 | 47,9 | 48,8 | 49,9 | 50 |
Kaynak: TÜİK, 2012b.
Grafik 10- İşgücüne Katılım Oranının Değişimi, 2004-2012
Kaynak: TÜİK, 2012b.
Genel Değerlendirme ve Sonuç
Yukarıda kısaca belirtilen iller ve bölgeler arası rekabetçilik analizlerinden de görüldüğü üzere, bölgemiz sosyo-ekonomik gelişmişlik açısından oldukça geri sıralarda yer almaktadır. Ekonomik anlamda geri kalmış olan bölgenin beşeri sermaye, sosyal sermaye ve yaşam kalitesi gibi sosyal başlıklarda daha da geri durumda olduğu görülmektedir. Türkiye genel olarak ülkeler arası güven ve sosyal sermaye ölçümünde son sıralarda yer almaktadır. Bölge düzeyinde ele alındığında TRC2 Bölgesi, sosyal sermaye açısından en az gelişmiş bölgelerden biri konumundadır. Sosyal sermaye ile ekonomik kalkınma arasında güçlü bağ olması sebebiyle, bölgemizde azgelişmişliğe sosyal sermaye düşüklüğü de eşlik etmektedir. Sosyal sermayenin bölgesel kalkınmanın sağlanması açısından önemi düşünüldüğünde; ekonomik kalkınmayla birlikte beşeri ve sosyal sermayenin iyileştirilmesine yönelik hizmetlerin bölge için önem arz ettiği görülmektedir.
Nüfusun yapısı ve niceliği, ulusal ve bölgesel kalkınma sürecinin temel belirleyicileri arasındadır. Ekonomik ve sosyal açıdan Türkiye ortalamasının oldukça gerisinde kalan TRC2 Bölgesi, nüfus büyüklüğü açısından ise İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Bursa ve Kocaeli gibi büyükşehirlerden sonra 7. sırada yer almaktadır. Sosyo-ekonomik açıdan geri sıralarda yer alan bölgenin, Türkiye içerisindeki nüfus oranının giderek artmakta olması, bölgenin bu geri kalmışlık sorununu Türkiye’nin de önemli sorunlarından biri haline getirmektedir.
Türkiye genelinde nüfus artış hızı düşüş eğilimde iken, nüfus artış hızı oldukça yüksek olan TRC2 Bölgesi, Türkiye ortalamasından farklı bir tablo çizmektedir. Türkiye’de ortalama nüfus artış hızı binde 12 düzeyinde iken TRC2 Bölgesi için bu oran ‰ 20,2’dir. Bu hızlı nüfus artışı pek çok sosyal hizmet ihtiyacını da beraberinde getirmektedir.
TÜİK tarafından yapılan nüfus projeksiyonuna göre; binde 9,8 oranındaki nüfus artış hızı ile Türkiye’nin 2023 yılındaki nüfusu 84.247.088 olacaktır. TRC2 Bölgesinin nüfusu ise ‰ 20,1’lik nüfus artış hızı ile 4.182.245 kişiye ulaşacaktır. Bu oran ile bölge nüfusu 2023 yılında Türkiye nüfusunun yaklaşık % 5’ini oluşturuyor olacaktır.
Toplam yaş bağımlılık oranına bakıldığında; Türkiye ortalaması % 48 iken, bu oran TRC2 Bölgesinde % 74,1’dir. Şanlıurfa’nın toplam yaş bağımlılık oranı % 81,7; Diyarbakır’ın toplam yaş bağımlılık oranı % 66,3’dir. Toplam yaş bağımlığı 15-64 yaş grubundaki her 100 kişinin “0-14” ve “65 ve daha yukarı” yaş grubundan bakmakla yükümlü oldukları kişi sayısını ifade etmektedir. Bu oranla TRC2 Bölgesi, 26 Düzey 2 Bölgeleri içerisinde 2. sırada iken Şanlıurfa 81 il içerisinde ilk sırada, Diyarbakır ise 10. sırada yer almaktadır. Ekonomik olarak bağımlı konumda bulunan nüfusun oranının bu kadar yüksek olması, hizmet planlamasının buna göre yapılmasını gerektirmektedir. Özellikle Şanlıurfa 1. sıradaki nüfus bağımlılık oranı ile özel sosyal politikaların geliştirilmesi gereken bir il konumundadır.
Hanehalkı büyüklüklerine baktığımızda; Türkiye ortalaması 3,8 kişi iken, Diyarbakır’da ortalama 5,9 ve Şanlıurfa’da 6,2 kişidir. Her iki ilde de hanehalkı büyüklüğü ülke ortalamalarının üzerindedir. Özellikle göçle oluşan mahallelerde hanehalkı büyüklükleri kent ortalamasının üzerindedir. Bağımlılık oranları ile de bağlantılı olan bu durum, TRC2 Bölgesinde önem arz eden demografik bir özelliktir. Gerek hızlı nüfus artışı, gerekse hanehalkı büyüklüğü ve bağımlılıkla ilgili yüksek oranlar, bölgede yaşanan ekonomik ve sosyal sorunlara işaret etmektedir.
Şehirleşme oranlarına bakıldığında, Bölgenin şehirleşme oranı % 63,5’dir. Bu oran Şanlıurfa’da % 55,4; Diyarbakır’da ise % 72,6’dır. Şanlıurfa’da kırsal nüfus Diyarbakır’a göre çok daha fazladır. Şehir nüfusu Şanlıurfa’da 975.455 kişi iken, bu sayı Diyarbakır’da 1.155.258’dir.
Son yıllarda, KÖYDES, milli eğitim ve sağlık alanında yapılan çok büyük yatırımlara rağmen, halen kırsal alanlardaki yol ve içme suyu ile eğitim ve sağlık altyapısı yeterli değildir. Bu nedenle, özellikle Şanlıurfa’daki kırsal altyapının geliştirilmesi için daha fazla kaynak ayrılmalıdır.
Nitelikli ve kapsayıcı bir eğitim için öncelikle eğitimdeki fiziki altyapı eksikliğinin giderilmesi gerekir. Genel ortaöğretimde 2012-2013 eğitim-öğretim yılı okullaşma oranlarına bakıldığında Şanlıurfa Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Diyarbakır ülke ortalaması ile aynı düzeydedir. Şanlıurfa ve Diyarbakır illerinde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı ülke ortalamasının oldukça üstündedir. TRC2 Bölgesinde derslik başına düşen öğrenci sayısı 45 iken, Türkiye’de bu sayı 28’dir. Derslik başına düşen öğrenci sayısının ülke ortalamasının üstünde olması ortaokulda derslik ihtiyacının yüksek olduğunu göstermektedir. Mesleki ve teknik ortaöğretimde 2012-2013 eğitim-öğretim yılı okullaşma oranlarına bakıldığında Diyarbakır’ın okullaşma oranı Şanlıurfa’ya nazaran iyi olmakla birlikte, her iki ilin de mesleki ve teknik eğitimde okullaşma oranı, Türkiye ortalamasının oldukça altındadır. Öğretmen başına düşen öğrenci sayısı, Şanlıurfa’da ülke ortalamasının oldukça üstündeyken, Diyarbakır’da ülke ortalamasına yakındır. TRC2 Bölgesinde derslik başına düşen öğrenci sayısı 37 iken, Türkiye’de bu sayı 34’tür. Bu nedenle, 4+4+4 sisteminde sonra, Bölgede ortaöğretimde (özellikle kız çocuklarında) okullaşma oranını arttırmak ve fiziksel altyapıyı geliştirmek gerekir.
Eğitimle ilgili önemli bir konu, işsizliğin bu kadar yayın olduğu bir ilde nitelikli işgücü bulmada yaşanan sorunlardır. Genç nüfusun kolay istihdam edilebilmesi için nitelikli mesleki eğitim verilmesi ve işbaşı eğitimlerin yaygınlaştırılması son derece önemlidir. Nitelikli eleman yetiştirilmesi için yeni Meslek Yüksek Okulları açılmalı ve mevcutlarının kapasiteleri geliştirilmelidir.
Diyarbakır ve Şanlıurfa, çevre illerden göç almakta ve aldığı göçten daha yüksek oranda göç vermektedir. Bölgenin net göç hızı -‰ 8,84’tür. Göçle beraber, bölgedeki entellektüel ve sosyal sermaye de il dışına çıkmaktadır.
Sosyal kalkınma sorunu, gelişmiş ve gelişmekte olan bütün ülkeler için ortak bir sorundur. Yaşanma ve hissedilme düzeyi farklı da olsa, toplumlar işsizlik, toplumsal ayrılık ve sürekli yoksulluk sorunlarıyla karşı karşıyadır. Sosyal kalkınmayla yakından ilişkili olan eğitimsizlik, sağlık sorunları, göç, organize suçlar, bulaşıcı hastalıklar… vb küresel dünyanın artan sorunları, ancak stratejik bir yaklaşımla geliştirilen doğru politikaların uygulanmasıyla çözülebilir.
Coğrafi alan olarak büyük bir bölge olan Diyarbakır ve Şanlıurfa'da, Bölge içinde de ciddi ekonomik ve sosyal farklılıklar göze çarpmaktadır. Özellikle Karacadağ eteklerinde yer alan Çınar, Viranşehir ve Siverek'e ait bazı köylerde tarıma elverişli alan yok denecek kadar azdır. Bu köyler, aynı zamanda, çocuk nüfus oranının en fazla olduğu yerlerdir. Dolayısıyla, bu bölgede gelir kaynakları sınırlı ve gelir düzeyi son derece düşüktür. Bu durum da göçün en önemli sebeplerinden biridir. Yine Diyarbakır’ın kuzey kısmında yer alan ilçeler de terörden en fazla etkilenen ve gelir kaynakları sınırlı olan ilçelerdir. Bu nedenle, nüfusun bölge dışına göç etmesini önlemek için bu ilçelerde ve genel olarak bölgede gelir kaynaklarının çişitlendirilmesi ve istihdam olanaklarının geliştirilmesi gerekmektedir.
Bölgede sağlık göstergelerini de hızla iyileştirmek gerekmektedir. İnsanların ortalama yaşam sürelerini uzatmak, anne ve çocuk ölümlerini azaltmak ve temel sağlık hizmetlerine (aşılama, temiz su kullanımı… gibi) daha kolay ulaşımı sağlamak, bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek… son derece önemlidir.
Ayrıca, özellikle kadınların toplum içerisindeki konumlarını güçlendirmek, kadının iş gücüne katılımını arttırarak ekonomik ve sosyal hayatta daha fazla yer almasını sağlayıcı faaliyetler arttırılmalıdır. Bu açıdan, son yıllarda yaygınlaştırılan Çok Amaçlı Toplum Merkezleri (ÇATOM) ve Aile Destek Merkezleri uygulamaları son derece faydalı sonuçlar vermektedir. Ancak, bu tür merkezleri daha kurumsal ve sürdürülebilir bir yapıya kavuşturmak gerekmektedir.
Sosyal kalkınma açısından kritik konulardan biri de “sosyal bütünleşme ve uyum”dur. Nüfusu hızla artan, göç veren ve göç alan bölgede ekonomik ve sosyal açıdan oldukça farklı toplum kesimlerinin varlığı bilinen bir gerçektir. Gençler, yaşlılar, engelliler, yoksullar… gibi sosyal gruplar özel bir ilgi gerektirmektedir. Bu gruplara yönelik Hükümetimiz tarafından son yıllarda çok büyük çalışmalar yürütülmekte ve politikalar geliştirilmektedir. Bu kesimlerin topluma kazandırılması ve sosyal ve ekonomik açıdan toplumla bütünleşmeleri ve entegrasyonuna yönelik hedef odaklı, iyi tasarlanmış ve birbirinin tekrarı olmayan, aynı zamanda, bu kesimleri üretken kılacak çalışmalar arttırılarak sürdürülmelidir.
Diyarbakır ve Şanlıurfa bölgesinde son yıllarda uygulanan programlar ve yapılan kamu yatırımlarıyla ekonomik alanda sağlanan başarının ve kazanılan ivmenin, sosyal kalkınma alanına da yansıması gerekmektedir. Bunun için, öncelikle çocuk ve genç nüfusumuz eğitilmeli; köyden kente göçün önüne geçilmeli ve kırsalda yaşam kalitesi artırılmalı; iş gücüne katılım ve istihdam oranları arttırılmalı; işsizlik azaltılmalı; girişimcilik ruhu ve ortak iş yapma kültürü geliştirilmelidir.
Eğitimde kalite artırılmalı; mesleki eğitim bölgenin üretim ve hizmet ihtiyaçları doğrultusunda yaygınlaştırılmalı ve nitelikli insan kaynaklarının geliştirilmesi amaçlanmalıdır.
Bölgedeki kamu kurumları, yerel yönetimler ve STK’ların kapasiteleri geliştirilmeli; kurumlar arası koordinasyon artırılmalı ve kalkınma hedeflerine odaklanılması için işbirliği ağları geliştirilmelidir.
Bölgede göç ile birlikte artan yoksulluk ve gelir dağılımı farklılıklarından kaynaklanan sosyal sorunlar en aza indirilmeli; öncelikle dezavantajlı gruplara yönelik olmak üzere sosyal hizmet sunumuna erişilebilirlik ve bu hizmetlerin kalitesi artırılarak sosyal uyum sağlanmalıdır.
Kaynakça
BM (1995). Dünya Toplumsal Kalkınma Zirve Toplantısı Eylem Programı, Kopenhag, 6-12 Mart 1995, http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/kop_deklar.pdf, 13.07.2013.
BM (2013). “Ekonomik ve Sosyal Kalkınma”, http://www.unicankara.org.tr/today/3.html#3k, 13.07.2013.
Buğra, A. (2005) Yoksulluk ve Sosyal Haklar, Sivil Toplum Geliştirme Merkezi Derneği İçin Hazırlanan Danışman Raporu: İstanbul.
EKOSEP (2010a) "Diyarbakır Durum Raporu ve Göç Odaklı Stratejik Eylem Planı", Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep ve Erzurum Belediyelerinin Ekonomik ve Sosyal Entegrasyon Sorunlarının Çözümü için Teknik Destek Projesi, Yayınlanmamış Rapor, 2013.
EKOSEP (2010b) "Şanlıurfa Durum Raporu ve Göç Odaklı Stratejik Eylem Planı", Diyarbakır, Şanlıurfa, Gaziantep ve Erzurum Belediyelerinin Ekonomik ve Sosyal Entegrasyon Sorunlarının Çözümü için Teknik Destek Projesi, Yayınlanmamış Rapor, 2013.
Önder, H. ve F. Şenses (2006) Türkiye'de Yoksulluk ve Yoksulluk Düşüncesi, http://dusuncekahvesi.googlepages.com/tr.de.yoksulluk.onder-senses.pdf, 24.07.2006.
Sen, A. (1976) “Poverty: An Ordinal Approach to Measurement", Econometrica, c. 44, s. 2, ss. 219-231.
TÜİK (2011) "Nüfus Konut Araştırması Temel İşgücü Göstergeleri" Türkiye İstatistik Kurumu, www.tüik.gov.tr, 04.12.2012.
TÜİK (2012a) "Nüfus ve Demografi", Türkiye İstatistik Kurumu, http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist, 02.05.2013.
TÜİK, (2012b) "İstihdam, İşsizlik ve Ücret", Türkiye İstatistik Kurumu, http://www.tuik.gov.tr/UstMenu.do?metod=temelist, 07.01.2013.
UNDP (2013) Human Development Report 2013, http://www.tr.undp.org/content/dam/turkey/docs/Publications/hdr/HDR2013%20Report-EN.pdf, 19.12.2013.
Uzun, A. M. (2003) “Yoksulluk Olgusu ve Dünya Bankası”, C. Ü. İktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, c. 4, s. 2, ss. 155-173.
[1] Bu yazıda, büyük ölçüde, Karacadağ Kalkınma Ajansınca hazırlanan TRC 2 Bölgesi 2014-2023 Bölge Planı Mevcut Durum Analizi Raporu’ndan yararlanılmıştır.
[2] İlgili araştırmada durumu bilinmeyenler dikkate alınmamıştır.
[3] Nüfus Konut Araştırması
[4] Nüfus Konut Araştırması