Zamanın cumhuriyet hükümeti 1926 yılında Bediüzzaman Hazretlerini Barla karyesine ikamete mecbur ettikleri zaman 25 sene devam edecek bir istibdat-ı mutlakın icra-yı faaliyetlerinin ilk senesi idi. İslam şeairlerinin birer birer inkılâp adı altında yasak edilerek İslam ruhunu yok etmek ve Kur’an’ımızı toplattırıp imha etmek için keyf-i kanunlar çıkartılarak uygulamaya koyuyorlardı. O dehşetli ceberut devrinde tek bir dini eser yazdırılmadığı gibi, dini faaliyetler de yasak edilmişti. Ezan Türkçe’ye çevrilmiş, hac yasak edilmiş, camiler askeri depo veya ahır yapılmış, din adamları hapis ve idam tehdidiyle susturulmaya çalışılmıştı. Batılılaşma adı altında tam bir dinsizlik cereyanı hâkim idi.
Bediüzzaman Hazretleri işte böyle bir devirde meydana atılır. Risale-i Nur’ların telifine başlar. Yapılan tüm tehditlere, baskılara, zulümlere, işkencelere ve hatta 19 defa zehirlemelerine rağmen gizli dinsiz komite Risale-i Nur’ların telifine ve neşrine mani olamadılar. İşte Risale-i Nur böyle dehşetli bir istibdat döneminin mahsulüdür. Kur’an-ı Azimü’ş-şan’ın bir manevi tefsiridir.
Bediüzzaman Hazretlerinin başlattığı Kur’an ve iman davasına Isparta kahramanları sahip çıkıp, gönül vermişler. Üstadları Bediüzzaman Hazretlerinin etrafında halka olup saf tutmuşlar, sevk-i ilahi ile Kur’an ve iman hizmetinde istihdam olmuşlardır. Saff-ı evvel olan bu nurlu bahtiyar zümre içinde âlimler, evliyalar, şeyhler, efeler, çobanlar ve ümmi zatlar vardı. O ceberut döneminde bu kahraman zümre her türlü tehlikeyi göze alarak Bediüzzaman Hazretlerinin başlattığı Kur’an ve iman hizmetine dâhil olup o manevi orduya asker olmuşlar ve Asr-ı Saadet Sahabelerinin bir cilvesini göstermişlerdir.
Isparta kahramanları o istibdat döneminde resmi dairelerde ve okullarda Kur’an harflerinin yasaklandığı ve Latin harflerinin kabul edildiği bir zamanda, o yokluklar içerisinde bulunan Nur talebeleri, gece ve gündüz demeden Kur’an harflerinin muhafazası için Risale-i Nur’ları Osmanlıca elle yazarak her biri bir matbaa gibi çalışmışlardır. O zaman Sava köyünden Risale-i Nur’ları yazan Nur talebelerinin adedi bin kaleme çıkmıştır.
Isparta kahramanlarının bu gayretlerini gören Bediüzzaman Hazretleri memnuniyetini şu sözlerle belirtir ve der: “Sizlerin azim ve sebatınız ihlas ve ciddiyetiniz ehl-i dünyayı mağlub etmiş bu kadar fırtınalı hadiseler içinde Risale-i Nur’ları muattal bırakmadınız. Söndürmediniz belki öyle parlattınız ki bizi de ışıklandırıp gayrete getirdiniz.” (Barla Lahikası, s. 78)
“Sizler koca Isparta’yı değil belki büyük bir memleketi tenvir edecek elektriklerin makinistleri hükmündesiniz.” (Kastamonu Lahikası, s. 188) demiştir.
Isparta kahramanlarının hasletlerinden biri de; “Kendi nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez.” (Sözler, s.243) Düsturunu bizzat kendileri yaşayarak hayatlarına tatbik etmişlerdir. Bu kahramanların ekserisi has talebeleri olmak üzere ömür boyu yağsız tuzsuz un çorbası yiyerek ömürlerini riyazetle tamamlayıp ahirete göçmüşlerdir.
Isparta kahramanları, o isdibdat döneminde tüm yasaklara rağmen Kur’an öğretilmesine de çok önem vermişlerdir. Karaağaç Mahallesinde ikamet eden Mehmet Zühtü Bedevi’nin babası Şeyh Mustafa, kendi medresesinde 200’e yakın çocuğa Kur’an öğretirken polis tarafından baskın olur, mahkemeye verilir. Mahkemede hâkim sorar; “Kur’an öğretmenin yasak olduğunu bilmiyor musun?” Şeyh Mustafa cevaben; “Hâkim Bey, hangi dinsiz Kur’an’ımızı yasak etmiştir.” der…
Isparta kahramanları Kur’an’a, imana hizmet ederken o istibdat zamanında Üsdatlarıyla beraber 3 büyük mahkeme görmüşler. 19342te Eskişehir, 1943’de Denizli, 1947’de Afyon ağır cezada yargılanmışlardır. Bu mahkemeler beraatla neticelenmiş olup, daha sonra aynı suçlardan binlerce mahkemeler zuhur etmiştir. Kaziye-i mahkeme halini alır. Tarihte hiç görülmeyen hadise yaşanmış olur.
Bu saf-ı evvel Risale-i Nur talebeleri el-Hak Allah resulünün müjdelerine mazhar olmuşlardır. Bu kutsi hizmete adanmış olan bu nurlu kafile ümmet-i Muhammediyeyi sahil-i selamete çıkaran bir sefine-i Rabbaniye hademeleri olduklarına inanmışlardır. Hayatta en büyük gayeleri Kur’an’a ve imana hizmet ederek Ümmet-i Muhammediyenin refah ve saadetleri için çalışmaktır. Bunu kendilerine bir vazife addetmişlerdir. Bediüzzaman Hazretlerinin etrafında sevk-i ilahiyle istihdam ayrıca Peygamber Efendimiz (A.S.M) bir hadis-i şeriflerinde hizmet-i Kur’aniyeye ve imaniyeye çalışan Nur talebeleri için mealen şöyle buyuruyor: “Allah’ın kulları arasında öyle bir topluluk vardır ki, aralarında kan bağı yoktur. Birbirlerine bağışladıkları herhangi bir mal da yoktur. Onlar Allah için birbirlerini severler. Allah’a kasem ederim ki; Onların yüzleri yoktur. Ve onlar Nur üzeredirler. İnsanlar korkarken onlar korkmaz. İnsanlar üzülürken onlar üzülmezler.” (Kütüb-i Sitte, 3345) buyurdular. Arkasından şu ayeti okudular: Meali: “Katiyen biliniz ki, Allah dostları için korku yoktur ve onlar mahzun olmazlar.” (Yunus suresi 62.ayet)
Elbette bu hadis-i şerif ahir zamanda gelecek Risale-i Nur talebelerine baktığı için onların o kudsi davasına da bakıyor. Davanın kudsiyeti asrın dehşetinden geliyor. “Fitne-i ahir zaman olduğundan bu asırda şeriat-ı Muhammediyeye yapılan tahribatın dehşetinden, hem bu ahir zamanın fitnesinden eski zamandan beri bütün Ümmet istiaze etmesi cihetinden, hem o fitnelerin savletinden müminlerin imanlarını kurtarmasından Risale-i Nur öyle bir ehemmiyet kesbetmiş ki Kur’an ona kuvvetli işaretle iltifat etmiş. Hz. İmam-ı Ali (R.A.) üç kerametle ona beşaret vermiş. Gavs-ı Âzam (R.A.) kerametkarane ondan haber verip, sekiz yüz sene sonra gayb aşina gözüyle görüp Risale-i Nurun tercümanı ve Risale-i Nur’ların telifine yardım edecek Nur Talebelerini haber vermiştir.”
Osmanlıca Sekizinci Lema’da Bediüzzaman Hazretleri o talebelerin isimlerini sırasıyla en başta birinci talebesi Albay Hulusi Beye, Hulusi-i Sani ismiyle Santral Sabri’yi, kendisine sekiz sene sadakatla hizmet eden Barlalı Sıddık Süleyman’ı, o zaman Üstadıyla Isparta’da menfi olarak bulunan Adil Cevazlı Kürt Bekir’i, Gül Fabrikası birinci katibi Hüsrev Ağabeyi, Nur fabrika sahibi Hafız Ali’yi, istikamet şehidi Binbaşı Asım Beyi, Sava Medrese-i Nuriye Kahramanlarından Hacı Hafız Mehmet’i, Birinci Medrese-i Nuriye’nin baş katibi Şamlı Hafız Tevfik’i, Barla’ya nefyinde Bediüzzaman Hazretlerini on gün kadar evinde misafir eden Muhacir Hafız Ahmet’i, Barlalı Marangoz Mustafa Çavuşu ve Hafız Halid’i, Atabeyli Hafız Zekai’yi ve Hafız Küçük Lütfi’yi, Postacı Abdullah Çavuşu ve Mehmet Mesut Karaca’yı, İslamköylü Abdullah Çavuşu, Kuleönü Köyünden Sarıbıçak Mustafa’yı ve Hafız Mustafa’yı ve diğer Isparta kahramanlarını haber vermiştir.
Gavs-ı Azam Abdulkadir Geylani Hazretlerinin ismen haber verdiği Isparta Kahramanlarını hem tebrik, hem teşci etmiştir.
Isparta kahramanlarının sahip çıktıkları bu Kur’an ve iman davasının ehemmiyetini anlamak için 1925-1950 yılları arasında 25 sene devam eden ve istibdat döneminde yapılan adaletsizlikleri ve haksızlıkları iyi bilmek icap eder ki Isparta kahramanlarının değerleri daha iyi anlaşılmış olur.
Kur’an ve iman davasına hayatlarını veren Isparta kahramanlarından Allah ebeden razı olsun. Bizleri onların şefaatlerine nail etsin amin amin amin!.. Velhamdülillahi rabbi’l- alemin…