Galibiyetin Formülü: İhlâs ve Metanet

Eklenme Tarihi: 01 Şubat 2015 | Güncelleme Tarihi: 06 Ocak 2017

 

Eğitimci-Yazar Ali Irmak

Galibiyetin Formülü: İhlâs ve Metanet

(Kastamonu Lahikası 96. ve 97. Mektuplar)

96. mektupta çalışkan talebelerin gayretleri anlatılmaktadır. Bediüzzaman, yazılan mektupların “Risale-i Nur’un fevkalade bir kerametini ve harika kuvvetini gösterdiğini” söyler. Mektuplar aynı zamanda Risale-i Nur’a aidiyeti ortaya koyar. O duygular içerisinde yazıldığından kerametlere sahne olur. Bunun temel kaynağı talebelerinin gösterdiği ihlâstır. Mektubun yazıldığı zaman kıtlığın kol gezdiği zamanlardır. İhtiyaç olan her şey zorlukla temin edilmektedir veya bulunamamaktadır. Risalelerin yazıldığı kâğıtlar da bu kategoriye girmektedir. Ama talebeleri ne yapıp edip kâğıt bularak Risaleleri yazmayı başarırlar. 96. Mektupta bu durum gayet açık bir şekilde gözler önüne serilir. “Hâfız Ali’nintahkikatına gelenlerin, ‘Mağazalarda kâğıt kalmadı. Risale-i Nurşakirtleri kâğıdı bitirdiler’ demeleri veMehmed Zühdü’nün kitapları kendine iade edilmeleri, Risale-i Nurşakirtlerini müftehiraneteşcive teşvik eden bir hâdisedir.”

Risaleleri yazmak için kâğıtları bitiren talebeleri endişelidirler. Bediüzzaman’ın talebelerinden Sabri bu endişeyi Üstadına İki üç senedir Risale-i Nur,telifcihetindetevakkufdevresini geçiriyor” diye hikmetini sorarak dile getirir. Bu soruya Bediüzzaman telifin ihtiyarımız dâhilinde olmadığına vurgu yaparak “Hem, Risale-i Nurşakirtlerininteliften hisseleri kalmak için, bazı ehemmiyetliesbabveârızalarmânioldu.” der. Burada dikkati çeken unsur Risalelerin istek dışında yazdırıldığı ve herkesin bunda bir hissesinin olduğudur. Bu durum Risalelere sahiplenmeyi getirir. Herkes Risaleleri kendi malı gibi kabul eder ve bu niyetle muhatap olur. Bediüzzaman perde arkasında hizmet eden çalışkan şefkat kahramanlarını da unutmaz. Onlara isimleriyle de hitap ederek selam gönderir. Kendisine selam gönderenlerin selamlarını alarak hem bizzat selam gönderenlere, hem de çevresinde bulunanlara selamlarını iletir. Bediüzzaman hizmete katkısı bulunan hiçbir zümreyi ihmal etmez, unutmaz. Bütün talebelerinin anne-babalarını da dualarına dâhil eder.

Bediüzzaman mektubunu “Umumkardeşlerimize birer birer selâm ve dua ederiz.” şeklinde sonlandırarak her talebesine ayrı ayrı değer verdiğini ifade eder.

97. Mektupta ihlâs ve metanetin gücü anlatılır. Bu mektup Bediüzzaman’ın “yarım maddi, yarım manevi endişe hastalığına” ilaç olur. Bediüzzaman, mektubunda talebelerinin sahip oldukları özelliklerini ön plan çıkarır. Bu özelliklerin ehl-i dünyayı mağlup ettiğini “Evet,azim vesebâtınız veihlâsve ciddiyetiniz,ehl-i dünyayı mağlûp etmiş ve ediyor. Yoksa bir tekTesettürRisalesiyle yüz yirmi adamıtevkifedenleri, yüz otuzrisaleyle bir tek adamıtevkifedemediklerinin sebebi,ihlâsınız vemetanetinizdir, hükmediyor.” şeklinde dile getirir.

Aslında bu özellikler ehl-i dünyayı mağlup etmenin formülünü ortaya koymaktadır. İhlâs ve metanet (sağlamlılık, kararlılık) birbirini tamamlayan iki önemli özelliktir. Bu özellikler ahireti unutan, dünyaya sarılan ehl-i dünyaya karşı galibiyetin anahtarlarıdır. Müslümanların dünyevileşmesinin özünde en büyük engeldir. Burada maddi kuvvetten bahsedilmemesi de manidardır. “Maddi açıdan zenginleşin ve ehl-i dünyaya galip gelin!” denmemiştir.

Bediüzzaman mektubuna “Tâhirî’nin,Hizbü’l-EkberveVirdü’l-Âzamın tab içinİstanbul’a gitmesini bütün ruhumuzla onu tebrik vemuvaffakiyetine dua ediyoruz.” diye devam eder. O zamanlarda İstanbul’da da adreslerini bilmediği talebelerin hizmetlerde bulunduğuna vurgu yapar. Bediüzzaman kendisini ziyarete gelip göremeden giden bir vaize yazılan bir mektubun ulaştırılması için bir suretini talebelerine gönderir. Bediüzzaman mektubunda vaize hitaben, “İstanbul’a uğrayanRisale-i Nurşakirtleri senin gayret ve ciddiyetini ve tesirli vaazını bize haber verdiler. Senin gibimetinvehâlisbir zâtı,Risale-i Nur dairesinde görmek arzu ediyorlar. Ben de onlar gibi cidden seniRisale-i Nur dairesinde görmek istiyorum.” ifadeleriyle vaiz hakkındaki düşüncelerini ifade eder. Bu ifadelerde vaizin iki özelliği ortaya konulmaktadır. İhlasve metanet. Bediüzzaman bu iki özellik kimde varsa, onu Risale-i Nur dairesinde görmek istemektedir. Bu iki özellik dairenin içine girmek için şarttır. Bu iki şartı getiremeyenlerin hizmet etmeleri beklenemez.

Bediüzzaman tek başına ne kadar tesirli olursa olsun verilen vaazın da bir fayda etmeyeceğinin kesinlikle farkındadır. Bunu mektubunda çok güzel bir şekilde ifade eder: “Bilirsin ki, ikielifayrı ayrı olsa iki kıymeti var; bir çizgi üstünde omuz omuza verse, on bir kıymet aldığı gibi; senin tesirli nasihatinleihzarettiğinhizmet-i imaniyetek başıyla kalsa, şimdikitehacümat-ı müttehideye karşı dayanması çok müşkil. EğerRisale-i Nur’un hizmetineiltihaketse, o ikielifgibi, on bir, belki yüz on bir kıymetinde ve kuvvetinde olacak ve karşıdakiittifaketmişdalâletlere karşı dayanacak.”

Bediüzzaman zamanın cemaat zamanı olduğunu sık sık dile getirir. İhlâs ve metanet bir kişi de olsa fakat bu kişi yalnız hizmet etse o kişinin cemaat halinde hücum eden düşmana karşı dayanmasının güç olduğunu sık sık hatırlatır. Buradan çıkarılacak sonuç ise ihlâs ve metanetin ehl-i dünyaya galip gelecek özellikler olması bu özelliklere sahip olan ferdin de başarılı olması için daireye girip buz parçası hükmünde olan enaniyetini eritmesi gerektiğidir.. “Bu zaman,ehl-i hakikatiçin,şahsiyetveenaniyetzamanı değil. Zaman, cemaat zamanıdır. Cemaatten çıkan birşahs-ı mânevîhükmeder ve dayanabilir. Büyük bir havuza sahip olmak için, bir buz parçası hükmündekienaniyetveşahsiyetini o havuza atmaktır ve eritmek gerektir. Yoksa, o buz parçası erir, zayi olur; o havuzdan daistifadeedilmez.”

Bediüzzaman mektubun sonunda önemli bir konuya dikkat çeker. İhlâs ve metanetin sadece biz Müslümanlara ait bir özellik olmadığını dile getirir. Bu formülü kullanan ehl-i nifak ve ehl-i dalaletin de başarılı olabileceğini, kuvvetleri az olsa bile çoğunlukta olan ehl-i hakikati mağlup edebileceğini ve de ettiğini söyler. “Hemmûcib-i taaccüp, hemmedâr-ı teessüftür ki,ehl-i hak ve hakikatittifaktaki fevkalâdekuvvetiihtilâfla zayi ettikleri halde,ehl-i nifakveehl-i dalâlet, meşreplerine zıt olduğu haldeittifaktakiehemmiyetli kuvveti elde etmek içinittifak ediyorlar. Yüzde on iken, doksanehl-i hakikatı mağlûp ediyorlar.”

Sonuç olarak; ehl-i dünyaya karşı galibiyetin anahtarı ihlâs ve metanettedir. Bu İhlâs ve metanet Risale-i Nur dairesinde başarı sağlayacaktır. Çünkü zaman fertlerin zamanı değil, fertlerin oluşturacağı cemaatlerin zamanıdır.

Çıkarılacak sonuçları maddeleştirecek olursak.

· İhlâs ve metanet ehl-i dünyaya galibiyet için kullanılacak çok güçlü bir formüldür.

· İhlâs ve metanet formülünün cemaat olarak kullanılırsa fayda sağlamaktadır. Tek başına kullanmak oldukça güçtür.

· Zaman cemaat zamanıdır. Çünkü ehl-i dalalet cemaat halinde saldırmaktadır. Onlar da aynı formülü kullanmaktadırlar.

· Formülü kullanmanın birinci önceliği buz parçası hükmünde olan enaniyeti cemaat havuzunda eritmektir.

 

KAYNAKÇA

http://www.erisale.com, Kastamonu Lahikası, 96. ve 97. Mektuplar

 

- Reklam -