BARLA LAHİKASI SEMPOZYUMU AÇIŞ KONUŞMASI

Eklenme Tarihi: 12 Haziran 2015 | Güncelleme Tarihi: 01 Ocak 2017

 

Dr. İsmail BENEK

Isparta'nın asaletini taşıyan mümtaz şahsiyetlerin evlatları olan siz değer katılımcılar,

Kıymeti Saffı Evvel Ağabeylerim,

Hanımefendiler,

Beyefendiler…

Sivil toplum kuruluşlarının muhterem mensupları ve yöneticileri,

Kamu kurum ve kuruluşlarının müdürleri,

Basınımızın değerli temsilcileri; Barla Lahikası Sempozyumu’na hoş geldiniz…

***

Barla, bir dönemin anatomisidir. 20. yüzyılın ilk çeyreğinde koca bir imparatorluk 600 yıllık bir mirasın ve dokunun dağılım sürecini yaşıyordu.

İkinci Meşrutiyetin ilanı, İttihat ve Terakki süreci, ardından Balkan Cephesi, Birinci Dünya Savaşı gibi domino etkisi yüksek dağılmayı hızlandıran ağır ve bunalımlı yıllar; mağlubiyet ve Osmanlı'nın bitimi ile noktalanmıştır.

İşte bu enkazın üzerinde kurulan ve mirasyedi gibi imanın temellerine ve dini hayatın toplumdaki varlığına tecrit getiren, tahrip eden bir trajedi ile bu ülke insanları karşı karşıya kalmıştır.

Acı ama söylemek zorundayım; neredeyse istiklaline kavuşmuş bu Anadolu toprakları sevinememiştir. Maddi ve Osmanlı bakiyesi bu sınırlı coğrafyada bile manevi bir işgal ve toplumun vicdanına inen yeni bir rejim ve icraat başlamıştır.

İşte Risale-i Nur'un iman ve inşa süreci, tefekkür ve moral aşısı, ümit ve şevk muştusu böylesi karınlık gecelerin zifiriliğini delen bir irfan feneri olmuştur.

Barla dönemi, risalelerin tasavvufi ukde, mirası tefekkürle sürdürme cehdinin ve dönüşümünün şaheser pratiğidir. İlk talebeleri mensubiyet ve tasavvufi aidiyetlerinin aradığı bir ilaç ve yeni dönem inşasında tahkiki iman ilmine açılan birer kâinat kitabı okuma rehberi olan risalelerle tatmin olmuşlardır.

Bediüzzaman'ın,"üstatlarım" dediği selefi salihin ve irfani geleneklerin kurucuları olan mutasavvıflara, âlimleri ve imamlara ait yüksek bağlılığı ve miraslarını yenilinin yüzü olma yönündeki tecdidi, o zatlara bağlı dönemin âlim zatlarını Risale-i Nur'a ve Bediüzzaman'a bağlamıştır. Santral Sabri ağabey, Hüsrev Ağabey, Mehmet Feyzi ağabey gibi çok mühim zatlar ve âlimler bunun birer temsilidir.

Barla Medresesi ve kürsüsünün Medresetüzzehra pratiği ve açılımı, yeni dönemin iman taarruzu karşısında stratejik hedef ve önceliğini iman ilmi üzerine tesis etmiştir.

Cumhuriyet öncesi ilk dönem eserlerindeki içtimai, siyasi, sosyal ve tecdidi inşa ve Osmanlı'yı dönüştürme ve sürdürme çabaları ve ilmi perspektifleri yerini Yeni Said dönemi olarak Barla hayatı ve yeni dönemin küresel ölçekte kurgulanan ve hayata geçirilen seküler ve dini hayatımızdan çıkarmaya dönük, imanı ve esaslarına karşı şüphe bulutlarını arttıran ilim kisvesi altındaki materyalist fikirlere karşıydı. Böyle bir devlet kurulurken iman cephesine yapılan bu taarruzlar karşısında iman kalesinden mukabil ve benzer metot ve ilmilikte cevap gerekiyordu.

Barla, iman kalesinin bu tahriplere karşı ana savunma karargâhıdır.

Barla lahikası, Risale-i Nur’un telif sürecinde talebeleri ile olan inşa biçiminin ve risaleleri "ete kemiğe büründürme"nin, hayatın içindeki okuma, algılama, geribildirim ve yaşama zemininin dokuduğu bir laboratuardır.

Bediüzzaman, Barla döneminde bir mürşittir; imanı ilim kılıfında saldırıya maruz bırakılan mazlum ve mümin milletin kalbi yaralarına merhem olan bir manen hekimdir.

Bediüzzaman bir müelliftir, çağın okumalarını 1896’da başlayan iman ve hürriyet temelinde, İngiliz siyasalının İslam toplumlarını Kur’an’dan soğutma projelerini fark etmiş, onlara karşı "Kur’an’ın sönmez ve söndürülmez bir nur olduğunu izah ve ispat" vizyonu ile yola çıkmıştır.

Bediüzzaman, çetin işgal, savaş ve esaret yıllarından sonra "öz yurdunda parya" muamelesi görmenin ızdırabı ve derin hicranı ile kâinat ve kuran kitabını çift yönlü okuma ile idrak ederek izanımıza sunmuştur.

Bediüzzaman bir müceddittir. Çağın bunalımına ve yeni ihtiyaçlarına yeni metot ve yaklaşımlarla değişen öncelikleri ve yangın yerine dönen iman tutuşmaları karşısında bir itfaiyeci telaşı ve aynı zamanda sorumluluk sükûneti ile "imanım tutuşmuş yanıyor" dediği yerden bakmıştır. Güncelin, kurguların ve hâkim kuvvetlerin önüne koyduğu veya kendisini tahrik ettikleri hiç bir siyasi ve iktidar merkezli oyun ve tezgâha itibar etmediği gibi "müspet iman hizmeti" misyonunu da hayatının sonuna kadar koruyacağı bir sistemi inşa etmiştir.

Bediüzzaman bir kardeştir, iman bağını en değerli bağ olarak görmüş, "milli, ırki, yerel veya ulusal dozda şırınga eden" seküler ruhun kutsi kalıplarına mesafe koymuştur. Hitaplarında "aziz sıddık kardeşlerim" vb. kardeşliği tanımlayan güçlü ifadeler kurar, şevk ve talep belirten birer dua demeti gibi sıfatlarla kardeşlerini zihnen mektupların akışına ve yaşanan dramların ifade biçimine ve çözümüne tevekkülle hazırlar.

Bediüzzaman, bu dönem ve sonrası mektuplarında bir arkadaştır, iman tayfasında bir rehber ama aynı zamanda bir "kuran hizmetinde arkadaş"tır. O yüzden "Kur’an hizmetinde arkadaşlarım" der. Bu hitap ve muhatabı tanımlama ve konumlandırmada diyalogu ve beraberliği, dikey bir hiyerarşiden ve "ey oğul" türü bir kutsi otorite dilinden uzak durur. Çünkü çağın özgürlük ihtiyacına ve ilhamına iman merkezli bir izah ve icranın hakkı bunu gerektirir.

Bediüzzaman, bir yoldaştır. Uhrevi olan ve ahirete yönelik ihlâslı yolculukta, birlikte sorumluluk üstlenmiş kardeşleri ve arkadaşları içinde "intihap edilmiş ali ruhlarla" ilerler. Ayrıca çetin, meşakkatli, sabır ve şükür isteyen, dünyayı ve hayatı yaşanmaz kılacak kadar baskı ve itibarsızlaştırma hareketleri, menhus ruhun akla ve vicdana husumet eden "ifsat komiteleri" karşısında Kur’an halkasında pervane olacak yoldaşlarla yol alır.

Bediüzzaman çocuklar için bir dede ve şefkat meleğidir. Hanımlar için müşfik bir baba ve koruyucu zırh prensipleri vererek onları teyakkuza sevk eden ve ümmetin haremi ismetini aile çatısını koruyan bir zaruretin dikkat çekici aile büyüğüdür.

Bediüzzaman bir komutandır. Maddi cihadın kılıçları yerine manevi cihadın delil ve ispat özelliği olan "kılıçlara" ait bir gönül sultanı ve komutanıdır. Selahattin Eyyubi’nin ilimle ve irfanla Kudüs’ü fethedecek manevi komutanın, zeminini inşa eden, tahkiki imanla ümmeti hazırlayan ve kalplerin ittihadı üzerine tesis edilen bir ahengin feragat tablosunun oluşturan bir karargâhı, medrese olarak yeniden Medresetüzzehra ile inşa eder. Barla ve çevresi, Bediüzzaman’ın tabiriyle Isparta kahramanları bu yeni yüzyıl medresesinin mekan, mevzuat ve müderris gerektirmeyin açık eğitim sisteminin üniversal sistemini kurmuştur.

Bediüzzaman bir eğitimcidir, nefsini terbiye etme cehdi ile cihada hazırlanmış ve bunu ilim, izah ve ispatla ortaya koymuştur.

Bediüzzaman, Risale-i Nur matematiğinin tevhide dayalı hayat denklemlerini ve hizmet aktivasyonunu yazılı metinlerle algoritmik hale getirmiştir.

Hassasiyet ile muhakemenin, iman ile hayatın, marifet ile muhabbetin denklemlerini vermiştir…

Bu vesileyle Barla Lahikası Sempozyumu’na tekrar hoş geldiniz diyor, teşekkür ediyorum…

 

 

- Reklam -